Çeşitli kanallardaki tartışma programlarını sabahlara kadar izliyorsanız, sizler de bu toplumun yorgunları arasındasınızdır.
Bir yanda alınan yanlış veya doğru kararların oluşum süreçleri ile ne ilgileri ne de bilgileri bulunan insanların, bu kararları kendileri almışlar gibi benimsemeleri olgusu var.
Bir yanda da bu kararların yanlış ya da doğru olmalarını önemsemeyenler ve sanki bu kararları alanlar programda karşılarında oturuyorlarmış gibi onlarla öfkeyle kavga edenler var.
Genel inanca göre fikirlerin çatışmasından gerçeğin kıvılcımları çıkarmış.
Oysa bu programlarda aranan şey "Gerçek" değil ki.
Veya "Bu konuda ben haklıyım" diyerek konuyu yerel ve evrensel düzeyde irdelemek de pek söz konusu olmuyor.
Sonunda programlar insanların birbirlerini susturmaya çalışırken daha fazla bağırdıkları arenalara dönüşüyor.
Acaba bu programların kavgacı tarafları daha sonra kendilerini izliyorlar mı?
Bu gürültü arasında izleyicilerine ne verebildiklerini değerlendiriyorlar mı?
Aslında bu "Kamplaşma"nın yansıması falan da değil.
Bir ülke coğrafyasının bir bölümünde silahlı etnik terör söz konusu iken, Ankara'nın iktidar kavgalarına endeksli çözüm üretmeyen kamplaşmayı veya gerginliği televizyon kanallarında sahnelemek ne anlam taşır ki?
Bu sadece "Ben öfkeli bir tarafım" söyleminin farklı yönlerden ortaya sürülme gösterisi olabilir.
Şu 12 Haziran genel seçimleri yapılsa ve suların dalgalanması biraz için olsun durulsa hepimiz nefes alacağız.