Kalabalıklar sokaklara dökülüp rejimin değişmesi için öfkeli tepkiler göstermeye ve şiddet eylemlerine başlayınca, yönetimi ellerinde tutan despotlar acaba hangi yöntemlere öncelik verirler?
Mısır'da 1981'den beri iktidarı elinde tutan 82 yaşındaki Hüsnü Mübarek herhalde önce askerin ve polisin kendisine sadık olup olmadıklarını kontrol etmiştir.
Bu açıdan bakıldığında birçok Ortadoğu ülkesinde güvenlik güçleri, sınırları dış saldırılara karşı korumak için değil, seçilmemiş yönetimleri kendi halklarına karşı korumak için vardırlar.
Neticede 1948'den bu yana Ortadoğu'nun Arap ülkelerinin hepsi İsrail karşısında birkaç kez yenilgi yaşamışlardır.
Yani sınırları ve toprak bütünlüğünü korumak işlevinin bir anlamı kalmamıştır.
Kendi halkları dış düşmandan daha öncelikli tehdittir.
Biliyoruz ki kalabalıklar sokağa döküldükleri zaman bunun itici gücü "Öfke"dir.
Öfkenin yansımaları
Ama bu öfkenin ardından neyin geleceğini kimse bilemez.
Bugün Mısır'da Mübarek'i devirmek için sokağa dökülen kitleler İsrail karşısında ezici bir yenilgiye uğrayan Nasır'ın istifa etmemesi için de sokaklardaydılar.
Kraliçe 1'inci Elizabeth'in "Öfke, sıkıcı insanı zeki gösterir ama aynı öfke insanı aç da bırakır" dediğini yazar Bacon.
Arap ülkelerindeki işsizlik rakamlarını karşılaştırdığınızda, en fazla işsizin Batı Şeria'daki ve Gazze'deki Filistinliler arasında bulunduğunu görüyorsunuz.
Örneğin Tunus'taki işsiz oranı yüzde 14 veya Mısır'daki işsiz oranı yüzde 10'dur.
Buna karşı Filistin'de işsiz oranı yüzde 46 dolayındadır.
Filistinlilerin İsrail işgaline son vermeleri mümkün değil.
Gazze'de kalabalıklar sokağa dökülünce İsrail jetleri onlara füze yağdırıyor.
Halka karşı ordu
Ama Tunus'ta ya da Kahire'de kalabalıklar öfkelenince despotlar çaresiz kalıyorlar.
İnsan kendi ordusunu kendi halkına karşı kullanabilir mi?
Gerçi bunun da mümkün olabileceğini Irak'ın Saddam'ı Kürtlere karşı zehirli gaz kullanarak kanıtlamıştı.
Bu coğrafyada rastlanan bir başka öfke güdümlü siyasal yöntem de, eski despotu öldürmek ama rejimin devamına engel olamamak değil midir?
Mısır'da Enver Sedat öldürüldü ama Nasır'ın kurduğu polis rejimini Mübarek devam ettirdi neticede.
1970'lerde Enver Sedat'ın çok yakını bana "Mısır'da 70 bin gizli polis var. Ülkede kuş uçsa Sedat'ın bundan haberi olur" demişti.
Şimdi Mısır'ın nüfusu 80 milyon.
Herhalde Mübarek'in gizli polislerinin sayısı da 150 bini bulmuştur.
Amerika faktörü
Ama öfkeli kalabalıklar sokağa dökülünce bunu önceden bilmek de pek işe yaramıyor.
Bizim Bodrumlu Herodot "Mısır Nil'in bir hediyesidir" der ya.
Soğuk Savaş'tan bu yana da Mısır'daki siyaset bir döneme kadar Sovyetler'in, sonra da Amerika Birleşik Devletleri'nin hediyesi biçiminde gelişirdi.
Firavunlar'ın Mısır'ında Kleopatra Roma'ya, günümüzdeki Mısır'da da Mübarek ABD'ye göre rotasını çizerdi.
Şimdi eğer Mübarek de Tunus'un Zeynelabidin'i gibi devrilirse, acaba Amerika ne yapar?
Olsa olsa Baradey gibi bilinen bir ismin yönetime gelmesini beklerler Washington'dakiler.
İran Şahı devrildiğinde ne yapabilmişlerdi ki?
Yaşadığımız coğrafya böyle özelliklere sahip.
Kısacası demokrasimizin kıymetini bilelim.
Parlamento ve seçimler varken, sokaklarda çözüm aramanın ne tür bir çaresizlik olduğunu görelim.