Türkçeyi yanlış kullananlardan sık sık duyulan hatalı söylemler vardır.
Örneğin "Ay mehtabı" gibi ya da "Gizli sırlar" gibi ifadeler duyarsınız.
Wikileaks'ten dünyaya yayılan bilgiler de "Gizli sırlar"a örnek olmak eğilimindeler.
Haberlerden izlemişsinizdir...
Wikileaks son olarak Amerika'nın ve bazı diğer ülkelerin güvenlikleri açısından büyük önem verdikleri dünya genelindeki tesislerin listesini içeren bir belgeye yer verdi.
Listede, Kongo'daki bir kobalt madeninden, Avustralya'da panzehir üreten bir fabrikaya, Danimarka'da insülin imal eden bir laboratuvara kadar pek çok tesis var. Times gazetesine göre güvenlik uzmanları, bu listeyi "Terör örgütleri için bir hediye paketi" olarak niteliyorlarmış...
Belgelerde Türkiye'ye ait "Önemli tesisler" listesinde İstanbul Boğazı'na, Bakü- Tiflis-Ceyhan Boru hattına ve isimleri listede yer alan bazı metal fabrikalarına yer verilmiş.
Gizli sırlarımız
Evet...
"Gizli sırlarımız" listesinde İstanbul Boğazı'nın da önemli tesislerimiz arasında bulunduğunu öğrenmemiz herhalde hepimizin şok yaşamamıza neden olmuştur.
Bunun gibi İsrailli istihbaratçıların Amerikan diplomatlarına "Türk ordusu bu gidişe dur demek için ne zaman darbe yapacak" içerikli sorular sorduklarını öğrendiğimizde de çok şaşırmamış mıydık?
Yıllar önce canlı bir televizyon yayınında açık oturumunu yönetiyordum.
Konuşmacılardan biri söz aldı ve şöyle dedi:
-Sayın Barlas... Çok özel ve gizli bazı bilgiler vermek istiyorum. Ancak bu bilgilerin aramızda kalması gerekiyor.
Ben de bu konuşmacıya şu sözlerle güvence vermiştim:
-Hiç merak etmeyin. Söyleyeceklerinizi benden, diğer konuşmacılardan ve bizi izleyen seyircilerden başka kimse asla duymayacaktır.
Amerikan diplomatlarının bulundukları ülkelerde istihbarat faaliyeti de yaptıklarının Wikileaks belgeleri sayesinde öğrenilmesi, bu çarpıcı gerçek açıklanana kadar bir başka "Gizli sır" değil miydi?
Karşılıklı etkilenim
Ya da bir anda yerli medyada "Eyvah eksenimiz kayıyor" diye belirli kalemler feryat etmeye başladıkları zaman, bunun Washington'daki bazı merkezlerin dürtüsü ile başlatıldığını kestirmemiz için ille de Wikileaks belgelerine mi gerek duyuyorduk sanki?
Aynı şekilde içerdeki dedikoducuların da Washington çıkışlı dedikoduculara nasıl yol gösterdiklerini anlamamız için Wikileaks belgelerini mi beklemeliydik.
Bakın mesela 8 Haziran 2005 tarihli, üzerinde "Secret" damgası bulunan ABD Ankara Büyükelçiliği'nin "Kabine değişikliği: Erdoğan'ın odağında Dışişleri Bakanı Gül var" başlıklı bilgi notundaki öngörülerden bazılarına:
"-Uzun zamandır hakkında kabinede değişiklik yapacağı söylentisi bulunan Erdoğan, ilk hamlesini aniden ve sınırlı biçimde yaptı. Ancak Erdoğan'ın gözü hâlâ, parti içinde kendisine en büyük rakip olan Dışişleri Bakanı Gül'ün etkisini yavaş yavaş azaltmak için ona yakın bakanların üzerinde olabilir.
Ama ne öngörüymüş...
-Erdoğan, zaman içinde Gül'ün yakın destekçilerinden Devlet Bakanı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'i de görevlerinden almayı düşünebilir. Çiçek, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı için talebi olduğunu saklamamış ve Erdoğan'a saygısızlığını gizlememişti."
Bu gizli sırların Washington'a iletilmesinin üzerinden beş yıl geçti.
Başbakan Erdoğan'ın tasfiye etmek istediği isimlerden Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Cemil Çiçek Başbakan yardımcısı, Beşir Atalay da İçişleri Bakanı şimdi...
GalibaTürkiye'de Wikileaks belgelerine dayalı siyaset oluşturmak için ileri geri zekalı olmak gerekiyor.
Bu açıdan sıkıntımız pek yok.