Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kamplaşma ortamında özgür ve özerk olmak zordur

Kamplaşma bir ülkenin siyasi yaşamına egemen olunca, düşünce üreten odaklar arada kalmamak için "Doğru" yu aramak yerine bir kampa hoş gelecek söylemleri seslendirirler.
Bugün Türkiye'sinde en zor olan konum özgür, özerk ve bağımsız düşüncelerin seslendiricisi olmaktır.
Bu "Kürt Realitesi"nin "Bölücü terör"den nasıl soyutlanacağına ilişkin arayışlar konusunda da böyledir, "Hukuk-Yargı-Siyaset" arasındaki ilişkileri tartışırken de söz konusudur, Türkiye'nin dış politikasının yörüngesi üzerinde düşünceler seslendirilirken de aynı durum sahnelenmektedir.
Düzeltilmesi gereken bir yanlış anlayış var.
Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasilerde iktidarda bulunan siyasetçilerin muhalefetteki siyasetçilerden temel farkı, iktidardakilerin seçim kazanmayı başaranlar olmasıdır.
Nitekim Türk demokratik siyasetinin kısa tarihini incelediğiniz zaman, siyasetçilerin muhalefetteyken söylediklerinin ve tutumlarının iktidar olduklarında yüzde 100'e yakın değiştiğini gözlemleyebilirsiniz.

Sorunlar ve çözümsüzlükler

Mevcut bir iktidarın çözemediği sorunlara muhalefetteyken bir çözüm programı ile alternatif üretip, bunu iktidar olduklarında uygulayan kadrolara rastlamak pek zordur.
Ben yakın tarihte bunu Özal'ın ANAP'ında görebildim.
Sonuçta o dönemde Türkiye yapısal reformlara sahne oldu.
Ancak Türkiye'de on tane sorunu çözseniz de, aynı anda çözemediğiniz 100 tane sorun geride kalır ve yeni sorunlar da ürer.
Daha ötesi var mı?
Hâlâ 1982 Anayasası'nın sivil demokrasiyi nasıl engellediğini tartışmıyor muyuz?
Ya da "Kürt Realitesi"ni "Bölücü terör"den soyutlayabildik mi?
Veya "Kıbrıs Sorunu" 1974'ten beri dış politikamızın ipoteği konumunda değil mi?
Yahut Avrupa Birliği'ne üyelik projesi, yarım yüzyıldır siyasetimizin sakızı olmaktan çıkabildi mi?

İhanet enflasyonu
İktidar olan siyasetçiler bu konulara el attıkları zaman bunların partiler üstü "Milli meseleler" olduklarını vurgularlar. Bunlara ilişkin olarak belirlenen siyasetleri eleştirenler, bazen "İhanet"le bile suçlanır.
Muhalefetteyken iktidar sözcülerinin üsluplarının sertliğinden yakınanlar, iktidara gelince daha sert bir üslupla muhalefete yüklenirler.
Bu hep böyle olmadı mı?
Aktif siyasetin dışında bulunan ama varlık sebepleri açısından siyasetle iç içe yaşamak durumunda olan düşünce odakları ve özellikle medya için bu gibi durumlarda çıkış yolu, her meseleyi "Ak" ve "Kara" olarak ele almaktan kaçınmaktır.
Sanki iktidardaki parti gidince yerine kendileri gelecekmiş gibi davranan ve destekledikleri muhalefetin çeşitli sorunlara ilişkin alternatif çözüm projelerinin olup olmadığına bakmayanlar, geçmişte ne tür hayal kırıklıkları yaşadıklarını hatırlamalıdırlar.

Liberal demokrasi

Ya da iktidarın her kararının doğru olduğunu tartışmasız kabul edenlerin, bu kararlar alınırken "Katılım" gibi bir öğenin hiç gündemde bulunmadığını da dikkate almaları gerekmez mi?
Bu gerçeklerin ışığında özgür, özerk ve bağımsız düşünce odakları "Yandaş" ya da "Yoldaş" damgalarının tehdidini önemsemeden, önyargılardan ve saplantılardan arınmış biçimde kendilerince "Doğru" bulduklarını seslendirmelidir.
Buna iktidarların da, muhalefette olanların da ihtiyacı vardır.
Siyasi partilerle organik bağı bulunmayan, özgürlükçü sivil demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün yanında olan Liberal Demokrat düşünce bu açıdan Türk demokratik siyasetinin sağlığının güvencesidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA