Günümüz dünyasının gelişmelerini izlerken Lübnanlı Amerikan şair-filozof Halil Cibran'ın (1883-1931) bir özdeyişini hep hatırlıyorum.
Şöyle demiş Cibran:
- Susmanın erdemini çok konuşanlardan, hoşgörünün erdemini bağnazlardan, nezaketin erdemini kaba insanlardan öğrendim. Ama yine de bu öğretmenlerime karşı şükran duyguları beslemiyorum.
Bizim toplum olarak durumumuz da böyle değil mi?
Demokrasinin erdemini militaristlerden, barış ve istikrarın erdemini bölücü terör eylemlerinden, şeffaflığın erdemini derin devletin yaptıklarından öğrenmiyor muyuz?
Bu eğitim sürecinde bir ciddi problemimiz var.
Demokrasinin, barışın, istikrarın güvencesi olması gereken siyasi partilerimiz, sözel şiddeti, demokratik siyasetin aracı biçiminde görüyorlar.
Dünkü parti grup toplantılarında parti liderlerinin yaptıkları konuşmaları bir hatırlayın.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK'nın son eylemlerini konu alan konuşmasından iki satır başını aktarayım
"- İşin özü ve özeti şudur: AKP küresel siyasi taşerondur. PKK küresel silahlı taşerondur. Her iki taşeron, aynı merkezden ama ayrı ayrı kanallardan ülkemizi yıkmak için küresel pazarlık usulü ile yıkım ihalesini almışlar ve işe çoktan koyulmuşlardır. Aralarında yıkıma erişmek için kıyasıya bir rekabetin olduğu ancak son gelişmelerle terör örgütünün ön aldığı anlaşılmaktadır."
Terörün amacı
"- AKP'nin Anayasal değişim sürecini başlatmasıyla ihanetlerine ulaşma işaretleri alan örgüt, bu defa kanlı eylemlerle İmralı'da yeniden terör liderliği imkânına kavuşan bebek katilinin salıverilmesi için pazarlık başlatmıştır. Eylemlerin tırmanışından maksat, şehit haberleriyle sıkışan hükümetin elini zayıflatmak ve AKP'nin kanlı eylemleri durdurması için yeniden kendisinden ricacı olunmasını sağlamaktır."
"- Dikkatli olunuz ve takip ediniz: Kim yıkım projesini sahipleniyorsa sütunlarında OHAL'e de karşı olanlar aynıdır. Kim, dün hepimiz Ermeniyiz demişse, bugün OHAL'e karşı olanlar da aynıdır. Kim, Erbil'de Peşmerge toplantılarına alkış tutmuşsa, bugün OHAL'e köşelerinde karşı çıkan onlardır."
Bahçeli böyle konuşurken, iktidarın sahibi AK Parti'nin Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın farklı bir üslup seslendirdiğini mi sanıyorsunuz.
Erdoğan'ın konuşması
O da bölücü teröre karşı çözüm üretmek ve başlattığı "Demokratik açılım"ın sonunu nasıl getireceğini anlatmak yerine mesela medyayı veya geçmişi suçluyor.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından da bazı bölümleri aktarayım:
"- Allah aşkına soruyorum size. Acı düşmüş bir evin içine girerek o acıyı yaşayan bir insanın her halini kayda alıp yayınlamak kime hizmet eder. Terör örgütünün en önemli amacı propagandasını yaptırmaktır. Medya farkında olmadan yandaşlık yapmaktadır. Herkes el ele verecek ve teröre karşı birlikte mücadele edilecek. Bunu bir milli mücadele olarak görmeyenler kendilerini ilan etsinler. Öyle yayınlar yapılıyor ki terörle mücadeleden ziyade teröre destek olunuyor."
OHAL olabilir mi?
- Terör örgütü Şemdinli'den vuruyor. İstismarcılar anında ses veriyor. OHAL kalksın diye talepte bulunanlar şimdi OHAL gelsin diyor. Bu terör örgütüne hizmettir. Bu bizim siyasi anlayışımızda yoktur. OHAL ne demektir? Yerleşim yerlerini boşaltmak. Okulları kapatmak. Sokağa çıkma yasağı. Temel ihtiyaç malzemelerine el koyma. Tehlike arz ediyor diye binaları yıkmaktır. Bunlar mı teröre çare olacak. Bunlar terör örgütüne hizmet etmektir. Bu ancak terörü derinleştirir."
"- Bu idraksiz anlayış geçmişin yönetimidir. Terörü bu hale getiren de geçmişin bu anlayışıdır. OHAL terörün diline teslim olmaktır. Şimdi çıkmış terörün diliyle hükümeti suçluyor. O zaman idam vardı. Niye gereğini yapmadınız. Niye sumen altı ettiniz. Çünkü siz söz verdiniz. Size terörist başını teslim edenler sizden o sözü aldı. O sözlere karşı çıkamadınız. Şimdi bunu bize fatura etmeye kalkıyor."
Ne dersiniz?
Cibran doğru söylememiş mi?