Hem 3'üncü Boğaz Köprüsü'ne hem de Taksim Meydanı'na isim arıyoruz ya... Aslında her yere ve her şeye yeni isim arayacağımıza, mevcut isimleri şimdiki yerlerinden alıp, diğer yerlerin isimleriyle değiştirsek işimiz kolaylaşır.
Çocuk sahibi olanlar doğum öncesinde bir isim bulmanın ve bu isim üzerinde eşlerin uzlaşmalarının ne kadar zor olduğunu bilirler.
Kendisine bir isim biçilen çocuklardan pek çoğu da, zaman ilerledikçe isimlerinden şikâyet ederler.
Okuma yazma bilmeyen "Bilgin"ler, her işte şiddeti tek çözüm yolu olarak gören "Müşfik"ler, cinselliklerini mesleklerine karıştırmış "İffet"ler dolaşır ortalıkta.
Adı "Özgür" olan gardiyanlara, güçlü olanın haklı da olduğuna inanan "Adil"lere falan rastlarsınız.
İsim bulmanın zorluğunu çok iyi bilen Temel "Çocuğuna ne isim koyalım" diye sorulduğunda "Temel koyun, ben kendime yeni bir isim bulurum" demiş ya...
Şimdi 40 yıllık Yani'yi acaba nasıl Kani yapacağız diye uğraş veriyoruz mesela Taksim'e yeni isim ararken.
Geçen yıllardan birinde bir ev faslında sevgili Fahrettin Çimenli yaylı tanburu ile bir taksim yapıyordu. Sazından öylesine nağmeler çıkardı ve Acemaşiran'dan Nihavent'e öylesine ustaca geçti ki "Ben olsam Taksim'e Fahrettin Çimenli derdim" diyerek bu taksimin icrasını övmüştüm.
Ben Taksim'e Fahrettin Çimenli demeyi önerdiğimde kimse "Taksim'e 1 Mayıs Meydanı diyelim" önerisini seslendirmemişti.
İsim değiştirmeyi severiz
Ama bilinçaltımızda yer isimlerini değiştirmek konusunda genlerimizle gelen yoğun bilgiler bulunduğu için, herhalde yine de birileri Taksim'e yeni isim bulmak için uğraş vermekteydiler.
Nasıl Bodrum'un Farilya'sı "Gündoğan", Mihaliç "Karacabey", Hüdavendigâr "Bursa", Dersim "Tunceli", Mamuretülaziz "Elazığ", Kırkkilise de "Kırklareli" olduysa ve Beyazıt Meydanı'na nasıl "Hürriyet Meydanı" dediysek, elbet Taksim'in de adını kolayca değiştiririz.
Ancak böyle meydanlar, Boğaz köprüleri ve havalimanları gibi önemli mekânlara insan ismi vermemiz pek kolay değil.
Bu tür yerlerde ancak Atatürk adı ve türevleri (Halaskâr Gazi, Mustafa Kemal, vb.) kalıcı olabiliyor.
İnönü Stadı'nın adının Mithat Paşa Stadı oluverdiğini unuttuk mu?
Veya İzmir'in Havalimanı'nın adının "Adnan Menderes" olması için, rahmetli Başbakan'ın idam edilmesi şart mıydı yani?
Erdoğan Köprüsü deseydik
Ben AK Parti iktidarının yetkili isimlerinden biri olsaydım mesela 3'üncü Boğaz Köprüsü'ne "Tayyip Erdoğan Köprüsü" adını verirdim.
Bu ismin iptali istemini CHP'liler mutlaka Anayasa Mahkemesi'ne taşırlardı ve böylece gerçek gündem biraz daha dağıtılmış olurdu.
Acaba Taksim'de 1 Mayıs'ın kutlanmasının barışçı bir gösteriye dönüşmesini gerçekleştiren Vali Muammer Güler'in adını Taksim Meydanı'na versek, bu kabul görür müydü?
Veya nasıl Atina'nın Taksim'ine "Anayasa Meydanı" (Syndagma) deniliyorsa, biz de Taksim'e "Anayasa Meydanı" diyelim. Ama bu meydana dönme dolaplar falan koyup, anayasamızın değişkenliğini de vurgulayalım.
Ama unutmayalım ki Taksim yerine ne dersek diyelim, Taksim'e açılan "Beyoğlu"nun adı öyle kaldıkça rahat edemeyiz.
Oran ve "Kasetland"
Sınıfsız, eşitlerden oluşmuş bir toplum olduğumuzu iddia ederken bir "Bey"in oğlunun İstiklal Caddesi'nin eksenini oluşturduğu bu semte egemen olması nasıl kabul edilebilir ki?
Dilerim İstanbul'un çeşitli yerlerine yeni isimler bulma çabası Ankara'ya da sirayet etmez.
Bakarsınız Anayasa Mahkemesi kendisini yasamanın yerine geçirmeye başladığı için, bu mahkemenin binasının bulunduğu yere "Çakma TBMM Meydanı" demeye kalkışır birileri.
"Oran" diye bilinen semte de bakarsınız "Kasetland" falan derler.
Uzun yıllar önce rahmetli Bedia Muvahhit vapurla Cezayir'e giderken, kaptan gelip "Oran görünüyor" dediğinde, sanatçı "Terbiyesiz" diye azarlamıştı kaptanı.