Bugün Turgut Özal'ın ölüm yıldönümü... Bilmem kaçıncı cumhurbaşkanının ölüm yıldönümü değil bu.
Turgut Özal'ın ölüm yıldönümü.
Bazı insanlara oturdukları koltuk bir şeyler katar.
Bazıları da oturdukları koltuklara bir şeyler katarlar.
Özal'ın aktif siyaset hayatını oluşturan 10 yıldaki icraatını, gerçekleştirdiği reformları bir düşünün.
Bir de 30-40 yıl sadece laf üreten ve statüko ile vals yapmayı siyaset etmek sananları hatırlayın.
Turgut Özal bir misyon adamıydı.
Yüklendiği her görevin sorumluluğuna uygun davranan, alışılmışı değil yapılması gerekli olanı mutlaka yapan bir insandı.
Turgut Özal'la siyaset sözlüklerimize "Misyon", "Vizyon" ve "İcraat" (Execution) kavramları girdi.
Siyasetçilerin sadece konuşan ve yapacaklarını değil yapamayacaklarını vaat eden insanlar olarak görüldüğü bir topluma Özal, "Dediğini yapan siyasetçi" olarak bir farklı olay sundu.
Attığı her adımın hesabını yaptı.
Siyaset ve cesaret
Bugün eğer bir "Anadolu Sermayesi"nden söz edilebiliyorsa, bu Özal'ın "Organize Sanayi Bölgeleri" projesinin sonucu değil midir?
Kıyıları özel sektörün turizm yatırımlarına açmasaydı, bugünün Türkiyesi böyle olur muydu?
Serbest ticaret, sübvansiyonsuz fiyat ve konvertibıl Türk lirası...
Sonuçları her alanda görmüyor muyuz?
1930'dan beri tabu olarak korunan "Türk Parasını Koruma Mevzuatı"na Özal el atmasaydı, bugünün ihracat rakamlarını rüyamızda bile göremezdik.
Özal "21'inci yüzyıl Türk asrı olacaktır" dediği zaman buna inanıyordu.
Devletin koyduğu engeller kaldırıldığı zaman Türk insanının neler başarabileceğini, dünyanın her ülkesiyle Türkiye'nin rekabet edebileceğini görmüştü.
Yurtdışı seyahatlerine işadamlarını, yerel yöneticileri de götürdü.
O'nun Bağdat'ta, Tahran'da sipariş alan ve ilk ihracatlarını yapacak olmanın heyecanını yaşayan işadamlarına nasıl proforma fatura hazırlanacağını öğretişini izlemiştim.
Türkiye'nin Başbakanı otel lobisinde bir masaya oturmuştu. İşadamları da ellerinde aldıkları siparişlerin fişleriyle, masanın karşısında kuyruk oluşturmuşlardı.
Atatürk Barajı, 2'nci Boğaz Köprüsü, TEM otoyolu...
Aptallar ve aymazlar
Bunlar ikişer yılda bitirilebildiyse, işin sırrı Özal'ın ürettiği finansman modellerinde değil miydi? "Savunma Fonu" olmasaydı, Silahlı Kuvvetler'in bugünkü savaş araç ve gereçlerine ulaşması mümkün olabilir miydi?
Dijital iletişim, çok kanallı televizyon, bilgisayarın yaygınlaşması...
Küçük oğlunun düğününde sahnedeki İbrahim Tatlıses'e Cumhurbaşkanı Özal'ın "Artık bir de Kürtçe türkü söyle" diye seslenmesi hâlâ kulağımda.
Ama diriler onun kadar ileri olamadı o öldükten sonra...
Ahmet Kaya'ya tahammül edemediler.
Yeni bir üslup, farklı bir bakış açısı getirdi Türkiye'ye.
Eski siyasetçilere bir şey sorulduğunda göğüs ceplerinden anayasa çıkartıp ona bakarlardı eskiler.
Özal'a bir şey sorulduğunda ise göğüs cebinden hesap makinesini çıkartırdı.
Cahillere değil aymazlara ve aptallara kızardı.
Özal'ı özlüyorum.