Siyaseti hep gergin bir ortam içinde izlemeye mi mahkûmuz yani?
Bakın hoş şeyler de oluyor.
Örneğin CHP Genel Başkanı Baykal da kendi "Açılım" larını açmaya başladı.
Örneğin üç ay önce kalp damarına stent takılan Cübbeli Ahmet Hoca'yı arayıp "Geçmiş olsun" demiş.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da bunu kıskanmış.
NTV'de kendisine bu konuyu soran Murat Akgün'e Türkiye'de artık irtica tehlikesinin olmadığının Baykal'ın bu girişimleriyle gün yüzüne çıktığını söyledikten sonra şöyle konuşmuş:
- Biz Cübbeli Ahmet Hoca'yı yanımıza alsak ve birlikte bir fotoğraf sergilesek başımıza neler gelebileceğini az çok tahmin edebiliyoruz...
Güncel gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimiz bir arkadaşım, tam bu olayın üzerinde konuşurken bir Bektaşi fıkrası anlattı.
Ben de siz sayın okurlarıma aktarıyorum bu fıkrayı.
İmamın günahı
Bektaşi cemaatin en ön safında, tüm kurallara riayet ederek namazını kılmış. Selamını verip namazdan çıkacakken, imamın tövbe ve istiğfar ettiğini görerek şaşırmış.
- İmam efendi ne günah işledin ki böyle derinden tövbeler ediyorsun, diye sormuş.
İmam tövbesinin gerekçesini şöyle anlatmış Bektaşi'ye:
- Bektaşiler hakkında yanlış bilgilere dayalı olarak gıybet ettim... Günahım bu... Sizleri namazsız kişiler olarak anlattım çevreme. Oysa gördüm ki en mükemmel namazı sen kılıyorsun.
Bektaşi imamın anlattıklarını dinleyince elini onun omzuna koymuş.
- Sen benim abdestsiz namazıma rastladın... Bir de abdestlisini görseydin buna ne tövben ne de istiğfarın yetişirdi.
Anayasa ihlali mi?
Bağnazlığın en yoğun olduğu dönemde bile Bektaşi fıkralarının türetildiği ve anlatıldığı bir toplumun fertleri olarak, siyasetin bağnazlarına aldırmadan neden gülmeyi denemiyoruz acaba?
Bakın işte EMASYA da buharlaşıverdi.
Eğer CHP bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp "EMASYA'nın kaldırılması Anayasa'nın ihlalidir" duyurusunda bulunmazsa, bu yeni ortama zamanla alışırız...
Neticede darbelerin bile demokrasiyi korumak için yapıldığı bir sürecin yeni aşamalarındayız.
Böyle durumlarda hep Woody Allen'i hatırlarım.
Bir kitabında "Ben entelektüel değilim, görünüşüm öyle" diye yazmıştı kendi hakkında.
Şimdi birileri de eski alışkanlıklarını bırakıp demokrat görüntü vermeye çalışmıyorlar mı?
Ama bunlardan bazıları bir türlü 12 Eylül'den bu yana gelmeyi ve bu süreçteki davranışlarını özeleştiri süzgecinden geçirmeyi pek denemiyor.
28 Şubat, 27 Nisan, Balyoz, Kafes falan henüz onların takvimlerine girmemiş.
Akıllı deyişler
Sağlıklı yaşamak için "Sigara bağımlılığı"nı bırakmaya çalışanlar gibi demokrat olmak için de "Militarizm bağımlılığı"nı bırakmaya çalışanlara Woody Allen'den bir cümle daha sunabilirim:
- 100 yıl yaşamak istemenize neden olan her şeyden vazgeçtiğiniz takdirde 100 yıl yaşayabilirsiniz.
Belleğimde böyle akıllı deyişler var.
Kimlerin söylediklerini hatırlayamadığım bu deyişlerden birkaçını daha sıralayarak yazıyı noktalayayım:
- Olayları yönlendiremediğiniz zaman kendinizi yönlendirmeyi deneyin.
- Talih akılsızları akıllı yapmaz, onları sadece talihli yapar.
- Başkasının bilgisi ile biz de bilgili olabiliriz, ama başkasının aklı ile biz de akıllı olamayız.
- İnsanlar hafızalarının zayıflığından sık sık şikâyet eder ama kimse aklının kıtlığından şikâyet etmez.
- Bizimle aynı şeyleri düşünmeyenlerin dışındakileri pek akıllı bulmayız.