Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Erdoğan icraatı bırakıp devlet adamı olmayı denemelidir

Yine Turan Güneş'i andım. "Biz siyasetçiler başka insanlara benzemeyiz. Vücut salgılarımız farklıdır" demişti bir sohbetimizde.
Herhangi bir düzeyde veya ortamda bir hizmet sunmaya çalıştığınızı düşünün.
İşinizde, mahallenizde, ailenizde böyle bir şey yaptığınız zaman size teşekkür edilir.
Aynı şeyi siyasette yapmaya kalkıştığınızda ise, inanılmaz eleştirilere ve hatta insafsız saldırılara hedef olursunuz.
Örnek mi vereyim.
İsmet İnönü, Tek Parti'li rejimin Cumhurbaşkanı ve "Milli Şef"i olarak tam yetkiyle izlediği siyasetle Türkiye'yi 2'nci Dünya Savaşı'nın dışında tutmayı başardı.
Karışan her ulusun milyonlarca canla ödediği 2'nci Dünya Savaşı'nı barış içinde atlattı Türkiye.
Ve çok partili siyaset başlayınca İnönü Türkiye'yi savaş dışında tuttuğu için "Erkekliğimizi öldürdü" suçlamasına da hedef oldu.
Bir başka örneği de Demirel'den vereyim.
Boğaz'daki ilk köprünün yapımını Demirel gerçekleştirdi.
Ama 12 Mart darbesi ile ilk devrilişini yaşadığı için, 1973'teki açılışı o yapamadı.
1970'lerin sonunda İstinye tepelerindeki evime gelmişti Demirel...

Köprüye hayır!

Pencereden, akıp giden Boğaz'a bakıyordu.
Yanına gittim ve "Şu Boğaz Köprüsü'nü altı geliş altı gidişli yapsaydınız, trafik tıkanmazdı. Keşke biraz büyük düşünebilseydiniz" dedim.
Döndü bana şöyle bir baktı, sonra konuştu:
- Ne diyorsun sen? Ben her "Köprü yapacağım" dediğimde İsmet Paşa İstiklal Madalyası'nı kürsüye vurup, "Köprü yaptırmam" çizgisinde muhalefet yapıyordu. Şimdi sen de gelmiş bana "Neden köprüyü dar yaptın" diye hesap soruyorsun.
Bütün bunları yaşayarak gördük.
Şimdi de Başbakan Erdoğan "İlle 3'üncü köprüyü yapacağım" diye neden tutturuyor acaba?
Ne yol yapsaydı, ne köprü, ne baraj yapsaydı...
O zaman "Büyük devlet adamı" oluverirdi.
Hatırlayın 1980 tablosunu.
Türkiye'deki gidişli gelişli tek otoyol benzeri güzergâh, 40 kilometre uzunluğundaydı ve İstanbul-
Gebze arasındaydı.
Turgut Özal döneminde şimdi kullandığımız otoyollar ve 2'nci Boğaz Köprüsü yapıldı.
1983 seçimlerine dayanan günlerdeki bir açık oturumda Özal "Birinci Köprü'yü satıp ikincisini onun parasıyla yapacağım" dediği zaman, Halkçı Parti lideri Calp masaya vurup "Köprüyü sattırmam" dememiş miydi?
Ege ve Akdeniz kıyılarını turizme açtığında "Kamu arazisini ona buna peşkeş çekiyor" diye suçlanmamış mıydı? "İhracat hamlesi"ni başlattığında da ünlü bir iktisat profesörü "Özal her şeyi dışarıya satınca içeride millet aç kalacak" diye yazmıştı bir gazetede.
Bu böyle gelmiş böyle gider.

Devlet adamı olsun artık
İlk yerli otomobil yapıldığında "Ne olacak yani, neticede bu komprador burjuvazinin montaj endüstrisi" denildi.
İleriki yıllarda gümrükler yabancı yapımı otomobillere açıldığında ise, "Yerli otomotiv endüstrisini yabancılara öldürtecekler" diye yaygara kopartılmadı mı?
Recep Tayyip Erdoğan'ın artık geçmişten ders almasının zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
"Barış istiyorum" demek ne anlama gelmektedir yani?
"Analar ağlamasın" diyenlerin anasını ağlatırlar siyasette.
Bıraksın Boğaz Köprüsü'nden geçmeyi...
Bu memlekette dünyadaki köprülerden değil Sırat Köprüsü'nden geçmek önemlidir.
Ne iş yapsın, ne icraat...
"Oturaklı ve İlkeli Devlet Adamı" olmayı denesin biraz da.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA