Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kemalizm yerli malı olsa da darbecilik globaldir...

Bazı toplumlar için anayasanın ve demokrasinin korunması ile ülkenin bütünlüğünün ve sınırlarının korunması aynı kapsamdadır.
Tabii ki her ülkede faşistler de vardır, askeri darbeleri çözüm olarak gören Bonapartistler de vardır.
Ama bunlar gelişmiş ve çağdaş uygarlığa ulaşmış ülkelerin marjinalleridir.
Bu ülkelerde kitle partilerinin de kitleye hitap eden merkez medyanın da, darbeci olmaları mümkün değildir.
Örneğin Fransa Cezayir'e 1958'de bağımsızlığını verirken, bir bölüm asker ve bazı yüksek bürokratlar darbeciliğe yönelmiştir.
Ama dönemin Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle, bir yanda Fransız ordusunun ve kitlesel medyanın, dolayısıyla halkın desteği ile bu eylemi bastırmıştır.
İngiltere'de 1960'ların başında İşçi Partisi iktidar olunca, medya patronu Lord Thomson'un da içinde bulunduğu bir grup "Komünizm İngiltere'yi ele geçirdi" gerekçesi ile darbe planlamıştır. Mareşal Montgomery'nin başbakan yapılması planlanan bu planın hazırlayıcıları arasında Hanedan'dan kişiler de bulunmuştur.
Harold Wilson'un Başbakanı olduğu İşçi Partisi hükümetinin İçişleri Bakanı Callaghan bu darbe girişimini öğrenince, darbecileri azarlamış ve fakat girişimi "Çocukça" bulduğu için bunları yargıya göndermemiştir.

Başkan başkomutandır

1950'lerin başındaki Kore Savaşı'nda Amerikan Ordusu'nun ve BM Gücü'nün komutanı olan 2'nci Dünya Savaşı kahramanı beş yıldızlı general (Yani Amerikan mareşali) Douglas McArthur, ABD Başkanı'nın emirleri hilafına Komünist Çin'le bir nükleer savaşı planlamaya başlayınca, Başkan Truman onu bir günde görevinden almıştır.
Bütün bu sıraladığımız örneklerde bu ülkelerin merkez medyaları her zaman seçilmiş yönetimlerin yanında olmuştur.
Kimse demokrasinin zararlarını tartışmak gibi bir sapkınlığa kapılmamıştır.
Ama gelişmekte olan ülkelerde durum farklıdır.
Bu ülkelerde askerlerin darbe yapmaları doğal karşılanır.
Bu darbeler de çeşitli ideolojik ve siyasal kılıflar gerekçe kılınarak yapılır.
Darbe ertesinde bu ülkelerin merkez medyası darbenin gerekliliğini anlatmaya başlar.
Bu yayınlarla da beyinleri yıkanan kitleler meydanlara dolup darbeyi desteklediklerini açıklarlar.

Darbecilik globaldir

Bu durum Endonezya'da da, Tayland'da da, Irak'ta da, Suriye'de de, Nijerya'da da, Cezayir'de de, Şili'de de, Arjantin'de de böyle olmuştur.
Bir döneme kadar Türkiye'de de böyle değil miydi?
Yani "Atatürk ilkeleri" bizim malımızdır.
"Kemalizm" yerli malıdır.
Ama "Darbecilik" gelişmekte olan dünya açısından globaldir.
Şimdi Türkiye bu dünyadan ayrılıp, gelişen ülkelerin ve Avrupa Birliği'nin ifade ettiği "Liberal demokrat dünya"ya katılmaya çalışıyor.
İçinde bulunduğumuz tartışmalarla dolu bulutlu ortam, bu geçişin doğum sancılarını yansıtmakta.
Eğer merkez medyanın bir bölümü hâlâ darbeciliğin yanında gibi görünüyorsa, bunu geçiş döneminin kararsızlığı biçiminde değerlendirmeliyiz.
Bu kararsızlığın en son sergilendiği 28 Şubat 1997 post-modern darbesinde bir merkez medya patronu olan Dinç Bilgin'in başına gelenleri herhalde hiçbir medya patronunun unutması mümkün değildir.
Bu açıdan merkez medyadaki bazı marjinallikleri çocukluk hastalıkları olarak görmekten yanayız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA