Bazı konuları nasıl yazacağımıza karar vermek kolay değil.
Örneğin resmi açıklamalara bakarsanız "Ergenekon" diye bir dava yok.
Daha doğrusu bu davanın böyle bir adı yok.
Hani Temel'in oğlu olmuş... "Adını ne koyalım" diye sormuşlar... Temel de " Bebeğin adını Temel koyun, ben kendime yeni bir isim bulurum" demiş ya.
Bu "Ergenekon Davası"na hangi adı koymak gerekir sorusunun cevabını da belki Temel biliyordur.
Neyse... Bu adsız davaya ilişkin olarak açıklanan 2'nci İddianame'nin 177 numaralı klasöründe belgelendiğine göre, 15 Ocak 2004'te Başbakan Erdoğan için Genelkurmay'da "Ulusal Güvenlik Brifingi" yapılmış ve sunumu da o zamanki Genelkurmay 2'nci Başkanı Org. İlker Başbuğ yapmış.
Bu toplantının tutanakları "Adsız Dava"nın sanıklarından Şener Eruygur'un evrakı arasında buluyormuş.
Taraf gazetesi de bunu haberleştirmişti dün.
Haberi okuyunca Org. Başbuğ'un sunum yapmakla kalmadığı, Anayasal açıdan bağlı olduğu Başbakanı sorguladığı ve çeşitli siyasi konularda uyardığı sonucuna da varıyorsunuz.
Erdoğan'dan Birand'a
Org. Başbuğ'u "Fışkırma" sözcüğü ile sinirlendiren ve ertesi gün "Ben hayatımda hiç fırçalanmadım " diye yazan Mehmet Ali Birand'ın kompleks duymasına gerek olmadığı da anlaşılıyor.
Ha "Fırça", ha "Andıç", ha "Sorgulama" ha "Uyarma" ...
Asker-sivil ilişkilerinde bunlar olağan araçlar arasında demek ki...
Başbakan'ın aydınlatılması sırasında bence en çok dikkat çekmesi gereken noktaları Taraf'ın haberinden aktarayım....
- Orgeneral İlker Başbuğ, Erdoğan'ın hükümete gelmeden bir yıl önce, 23 Ağustos 2001'de AKP Genel Başkanı sıfatıyla Kalyon Otel'de yaptığı "Ben değişmeyi erdem sayıyorum" sözlerini hatırlattı ve "İfade ettiğiniz değişimin ne derece gerçeği yansıttığını değerlendirmek istiyoruz" diyerek konuya girdi....
- TSK'nın "Laiklik ve Atatürk milliyetçiliği" ile ilgili hassasiyetine değinen Orgeneral Başbuğ, Erdoğan'a, hükümetin bazı icraatları ile basında yer alan bazı konuşmaların "Ben değiştim" ifadesiyle çeliştiğini öne sürdü.
- İlker Başbuğ, hükümetin siyasi icraatlarının yanı sıra AKP'nin programına yönelik uyarılarda da bulundu; "Parti programında Türk olmak üzerinde durulmayıp, tanım değiştirilerek 'Türkiyelik' kavramı getirilmektedir. Bu tanım son derece yanlış ve tehlikelidir" dedi.
Asıl kim değişti?
Tayyip Erdoğan'ın ne kadar değiştiği konusu belli çevrelerde hâlâ tartışıldığı için, onun değişimi yerine Org. Başbuğ'daki değişimi ele almak daha akılcı olacaktır.
Hatırlayın Birand'ın parlatıldığı "İletişim Toplantısı" adı verilen basın toplantısında Org. Başbuğ'un sözlerini:
- Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk milleti denir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, Atatürk'ün 'Türk milleti' tanımında açıkça yer almaktadır.
Böyle demişti Org.Başbuğ geçen hafta...
Poyrazköy yasağı
Başbakan Erdoğan'ı 2004'te "Parti programında Türk olmak üzerinde durulmayıp, tanım değiştirilerek 'Türkiyelilik' kavramı getirilmektedir. Bu tanım son derece yanlış ve tehlikelidir" diye uyaran Org. Başbuğ'un, 2009'da "Türkiye halkı" kavramını "Millet" i tanımlamak için kullanması "Değişim "in ta kendisi değil midir?
Aynı basın toplantısında Org. Başbuğ Poyrazköy'de İSTEK Vakfı'na ait arazide bulunan silahların Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine kayıtlı olmadığını ve araziye yabancılar hariç isteyen herkesin girebileceğini söylemişti ya.
Dünkü Radikal'de Serkan Ocak imzalı haberin başlığı ve devamı şöyleydi:
- Başbuğ yanlış biliyor, o araziye giremedik... Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un 'Her vatandaş girebilir' dediği Poyrazköy'deki askeri bölgeye Radikal muhabiri bir vatandaş gibi girmek istedi. Nöbetçi askerlerin yanıtı net oldu: Yasak!