Yılmaz Çetiner'in Epsilon Yayınevi'nden çıkan "Nefes Nefese Bir Ömür" kitabını bir nefeste okuyup bitirdim. Türkiye'deki askeri ve siyasi darbelerin perde arkalarında dolaşırken, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet gibi önemli gazetelerin içinde yaşanan darbemsi gelişmeleri de, yeniden hatırladım.
Yılmaz Çetiner benim 40 yılı aşkın süredir, en güvendiğim, en sevdiğim ve bitmez tükenmez enerjisine hayranlık duyduğum arkadaşım ve meslektaşım. Şimdi masamın üzerinde duran "Nefes Nefese Bir Ömür" de, birlikte yaşadığımız olaylar da o kadar çok ki.
Bu kitabın sayfaları arasında dolaşanlar yakın siyasi tarihimizde iz bırakan isimleri, askeri darbelerin yöneticilerini, Ankara dedikodularının gerçek yanlarını bulacakları gibi, Ahmet Emin Yalman, Nadir Nadi, Doğan Nadi, Erol Simavi, Haldun Simavi gibi Bab-ı Ali patronlarının bilinmeyen öykülerini de okuyacaklar.
Örneğin 1971'deki 12 Mart Muhtırası ile dolaylı bir askeri darbe yapılacağını, o zamanki Demirel Hükümeti'ne aylar önce İran Şahı'nın haber verdiğini bugün bile "Manşetlik haber" olarak görmez misiniz? Şah bunu duyurmak için, dönemin Dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'i Tahran'a çağırmış. Niyavaran Sarayı'nın bir odasında Çağlayangil'e, "Türkiye' de ordu birkaç ay içinde darbe yapacak" demiş.
Yılmaz Çetiner'in kitabında yer alan Babı Ali darbeleri arasında, mesela Hürriyet'te Nezih Demirkent'in, Ecvet Güresin'e karşı yaptığı darbenin öyküsü de var.
Ben bu darbenin benzerinin yıllar sonra Erol Simavi tarafından Nezih Demirkent'e yapılmasına da tanık olmuştum. Demirkent'in Genel Yayın Müdürlüğü'nden alındığı gün, öğle yemeğinde Divan'daydım. Erol Simavi'yle oturuyorduk. Kendimce hesap sormuştum:
- Erol Bey, Nezih Demirkent'i bu sabah görevinden almışsınız. Oysa çok çalıştı. Gazeteyi rayına oturttu. Başarılıydı. Neden böyle yaptınız?
Erol Simavi benim adeta hesap soran üslubumu gülerek karşıladı, şu cevabı verdi:
- Barlas'cığım, senin unuttuğun bir şey var. Hürriyet' in sahibi benim. Nezih bu gazetenin sahibi kendisiymiş gibi davranmaya başlamıştı. Sadece bunu hatırlattım...
Yılmaz Çetiner'in "Nefes Nefese Bir Ömür" ünü okurken ne çağrışımlar gelmiyor ki aklınıza? Örneğin Fatin Rüştü Zorlu'nun evlilik dışı aşkı Vesamet Hanım'ın adını yeni kuşaktan hatırlayan var mıdır? Hayatımda bir kez ruh çağırma seansına tanık oldum. 1990'ların başındaydık. Aralarında Adnan Kahveci ve eşi Füsun'un da bulunduğu bir grup ruh çağırıyorlar, ben de kenardan gülerek izliyordum. Bunların oyun oynadıklarını kanıtlamak için, "Fatin Rüştü Zorlu'nun kadın arkadaşının adını sorun gelen ruha" dedim. Hiçbiri hatırlayacak yaşta değildi. Ellerini koydukları fincan, masadaki harfler üzerinde gidip geldi ve "Vesamet" diye yazdı. Sonra Füsun, "Özal' ın sağlığı düzelecek mi" diye sordu. Fincan "Yok" diye cevap verdi. Füsun Kahveci "Adnan ne olacak" diye sordu. Bu defa " Adnan da yok" cevabı geldi. Bir süre sonra Adnan ve Füsun Kahveci kazada öldüler. Özal da arkasından öldü.
Çetiner'in kitabında Vesamet Hanım'ın adını görünce bunları da hatırladım.