AK Parti'nin önünde uzanan yolu da başarılı biçimde geçmesi için, toplumun belirli kesimlerini derinden rahatsız eden bazı konularda yörünge düzeltmesi yapması şarttır.
Bunun ilk işaretini, Başbakan Erdoğan'ın "İçki Yasağı" na ilişkin açıklamasında bulduğumu söylemeliyim. Barselona dönüşünde uçakta konuşan Erdoğan AK Partili belediye tesislerinde alkol servisi yapılmamasını Anayasa'nın 58'inci maddesine dayandırırken arkadaşımız Aslı Aydıntaşbaş'ın yazdığına göre şöyle demiş:
- Belediye devlet kuruluşu olarak tedbir almak zorunda. Ancak belediyeler içkili lokantalara ruhsat vermiyorsa bize gelin. Böyle bir şeyi engelleyemezler. Bu arkadaşlar çok yanlış yapıyor demek.
Milliyet'te Fikret Bila'ya konuşan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de bu konuda şöyle diyordu:
- Alkollü içkilerin nerelerde satılacağını zaten yasa düzenlemiş. Okullara, camilere ne kadar uzaklıkta satış yeri veya içkili yerler olabileceğini belirlemiş. Yeni kurallar getirmeye gerek yok. Doğru değil. Yasakçılık, çağdaş bir şey değildir. Çağdaş dünya böyle bir yasağı anlamaz, anlayamaz, algılayamaz. AB sürecinden bahsederken çağdaş dünyanın dilinin gerisine düşemeyiz. Bu tür yasaklar, AKP'nin de imajını zedeler. Yasak, insan haklarına da özgürlüklere de uygun değil. Farklılıkları tanıyarak sevebiliriz. Düşünün ki, dünyada milyonlarca turist gideceği yere, farklılıklara bakarak, onları tanımak için gidiyor. Bugünün küreselleşme, globalleşme sürecine ters düşemeyiz.
AK Partili belediyelerin bu uyarıları dikkate almaları herhalde şarttır.
