Türkiye'nin en etkili kurumu olan "Çifte Standartlar Enstitüsü", Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin türban yasağını hukuka uygun bulan kararı üzerine yine üretime geçti.
AİHM'nin işlerine gelmeyen kararlarında "Böyle şey olur mu, nerede kaldı bağımsızlığımız" diye tepki koyanlar, "Büyük Daire"nin "Nihai ve örnek karar"ı başörtüsünü yasağını onaylar yönde çıktığı için şimdi bir anda koyu Avrupacı kesildiler. Hele bazıları "Acaba AK Parti bu karardan sonra AB üyesi olmak hevesini bırakır" doğrultusunda da yorumlar yapmıyorlar mı..
Birinci mesele şu.. AİHM bir AB kurumu değil. Bu mahkeme, Türkiye'nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin yargı organıdır. AİHM'ye bireysel başvuru hakkı Turgut Özal döneminde kabul edilmiştir.
İkinci mesele de şu. AİHM kararları açısından Türkiye insan hakları ihlalleri konusunda rekortmen bir ülkedir. Akılları türbana takılmış duranlardan hiçbiri, Adalet Bakanlığı'nın internet sitesine girip, AİHM'nin Türkiye hakkındaki kararlarını (adalet.gov.tr./aihm) incelemeye gerek görmüyor. Veya Orhan Pamuk ile Hırant Dink'in Türk hukuk ve yargı sistemi önündeki durumlarının Avrupa kurumları tarafından tartışılmasına öfkelenenler, türban kararı gündeme gelince "Bu iç hukuk açısından bağlayıcıdır" diye konuşabiliyorlar.
Evet. "Türkiye, Avrupa Konseyi'ne dahil ülkeler arasında düşünceyi ihlal nedeniyle AİH Mahkemesi'nce 8/7/1999'da bir gün içinde 11 ayrı davadan 11 kez hüküm giyen biricik ülkedir. Yine Türkiye, aynı özgürlüğü en çok çiğneyen ülkedir. Çünkü, AİH Mahkemesi'nin bu özgürlüğü ihlalle ilgili olarak verdiği kararların çoğu Türkiye'ye, geri kalanlar ise A. Konseyi'ne üye 42 ülkeye aittir. Böylece Türkiye, bu iki olumsuz rekoru ne yazık ki elinde bulunduran tek ülkedir."
Ayrıca biliyoruz ki AİHM, (12 Mayıs 2005) Abdullah Öcalan'ın adil biçimde yargılanmadığına, savunma hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve Türkiye'yi 120 bin Euro tazminat ödemeye de mahkûm etmiştir.
Örneğin 10 Mayıs 2001'de Kıbrıs konusunda da Türkiye aleyhinde şu kararları vermiştir:
"Mahkeme; Türk makamlarının Kıbrıslı Rum kayıp kişilerin yaşamlarını tehdit eden koşullar altında kaybolmaları ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütmediğine ve Sözleşme'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini sürekli ihlal ettiklerine, Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan Rumların dolaşım özgürlüğüne uygulanan kısıtlamaların ibadet yerlerine ulaşmalarını ve dini hayatın diğer gereklerini yapmalarını engellemesi nedeniyle Sözleşme'nin din, vicdan ve inanç özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir."
Loizidu davasında AİHM yalnızca Kıbrıslı Rum kadının Girne'deki evinin 1974'teki değeri üzerinden değil, geçen süre içinde evin kullanılmamasından doğan ekonomik zararın da tazmin edilmesine karar verdi. Piyasa değeri 100 bin doları bulmayan ev için 900 bin dolar tazminata hükmedildi. Özetle artık parmakları kesmeye gerekçe oluşturan şeriat hükümleri arasında Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ve kesenler arasında AİHM yargıçları da var.
Keşke AİHM'nin Türkiye hakkındaki olumlu olumsuz tek kararı türban konusunda olsaydı.