DIŞ politikayı gerçekten bir uzman derinliğiyle yıllardır izleyen Mehmet Ali Birand, gözümüzün önünde gelişen ama tam olarak göremediğimiz bir durumu yansıtmıştı Posta'daki sütununda. Bunu siz sayın okurlarımızla paylaşmayı gerekli gördüm: 80-90'lı yıllara oranla şekil değiştirmiş bir " Kürt sorunu " ile karşı karşıyayız.
- 80-90'lı yıllarda, Kuzey Irak, Türkiye'nin arka bahçesiydi. Önceleri, bu bölgeye sığınan PKK'ya karşı Saddam'la anlaşarak sıcak takip yapılabilir, 1'inci Körfez savaşından sonra da, istediği gibi bölgede " tank koşturabilirdi ". Aynı dönemlerde, Barzani ile Talabani birbirleriyle savaştıkları için, Türkiye iki Kürt liderin bu zaafından yararlanıp, onları dahi PKK'ya karşı kullanabilirdi.
- Bir de bugüne bakalım. Kuzey Irak'ta, bağımsızlığını ilan edebilmek için ABD'nin gözünü kırpmasını bekleyen, zenginleşen bir Kürt devleti var. Barzani ve Talabani, çıkarları uyuştuğundan dolayı güç birliği içindeler. Daha da önemlisi, Talabani ve Barzani ile PKK artık düşman kardeş değiller. Türkiye Kürtleri ile Irak Kürtleri ilginç bir dayanışma içindeler. Artık eskisi gibi, çıkar çatışması yok. Aksine, ortak politikalar üzerinde görüş birliği yaygınlaşıyor.
- Kuzey Irak'taki " Kürt egemenliği " arttıkça Türkiye'deki Kürt kesimlerin de beklentileri yükseliyor. Henüz bağımsızlık veya otonomi peşinde koşmasalar dahi, federatif bir yapı fikri giderek daha fazla tartışılıyor. Kendi bölgelerinde daha fazla söz sahibi olmayı planlıyorlar. Özetle, siyasi haklarının genişlemesini arzuluyorlar.