Kitleleri sokağa döküp bir hedefe yönlendirmek kolay. Tarih boyunca bunun çok başarılı örneklerini, özellikle totaliter rejimlerde görmedik mi? Dünyada " Kültür " diye bilinen ne varsa hepsinin en mükemmelini üretmiş olan Almanlar, Hitler'in bir işareti ile ırkçı oldular, kitaplar yaktılar, savaşmayı milli bir görev olarak benimsediler.
Dünyanın en eski kent uygarlığına sahip Çinliler Mao'nun Kızıl Kitap'ını sallayarak, bütün meslekleri yok saydılar, geçmişe ait ne varsa hepsini yok etmek üzere yola çıktılar.
Tito yönetiminde 3'üncü Dünya ideolojisine önderlik eden ve farklılıkları zenginlik sayan Sırplar, Miloşeviç döneminde Boşnakları soykırıma tabi tuttular.
Belli ki kitlelerin beyni yok. Kalabalıkları akıl ve insanlık dışı eylemlere sürüklemek için bir hasta beyin karar verebiliyor. Kitle iletişim araçları kullanılarak, milyonlarca insan sokağa dökülebiliyor. İş işten geçtikten sonra yapılanın farkına varılıyor ve o kalabalıklardaki bireyler " Ben bunun farkında değildim " diye günah çıkarmaya çalışıyorlar.
Benim anlayamadığım şey, bireylerin bir ideoloji veya bir terörist eylem için nasıl şartlanabildikleri.
Örneğin İngiltere'de yaşamış, İngiliz okullarında eğitim almış insanlar, Pakistan'daki bir El Kaide kampında üç ay eğitildikten sonra nasıl canlı bomba olup, metroda, otobüslerde kendileriyle birlikte tanımadıkları sivilleri öldürebiliyorlar? Varlıklı bir ailenin evladı, mühendislik eğitimini Almanya'da görmüş Muhammed Atta'nın hangi ruh haleti içinde 11 Eylül terörist saldırısının lider intihar komandosu olduğunun sırrını hala çözemedi psikologlar.
Kitleleri akıl ve insanlık dışı eylemlerden uzak tutabilmenin yolunun " Demokrasi " olduğu biliniyor. Demokrasi sayesinde popülist ve şovenist demagogların mumları, yatsıya kadar yanıyor.
Ama bireylerin akıl ve insanlık dışı eylemlere yönlenmesini önlemenin yolu bulunamadı henüz. Çünkü bu eylemlerin gerekçelerini anlamak mümkün değil.
Geçenlerde Ahmet Altan " Gazetem.net "te meseleyi çok açık koymuş ve şöyle demişti:
- Terörü yapan kim olursa olsun kaçınılmaz olarak özgürlüğe giden yolun önünü kesmeye uğraşanlara yardım eder. Kuşadası' nda masum insanları öldürmenin, trenlere sabotaj yapmanın bu ülkede yaşayan hiçbir insana daha iyi bir yaşam sağlamakta yardımı olamaz. Biz her şeyin birbirine karıştığı, insanların baskılar altında ezildiği, acılar çektiği dönemlerden geçtik. Ama bugün bu ülkedeki her ırktan, her cinsten, her dinden insanın önünü aydınlatan evrensel bir ölçümüz var elimizde. Onun adı Kopenhag Kriterleri. O kriterleri savunduğunuz ve hayata geçirdiğinizde bu ülkenin insanlarına yüzlerce yıldır özledikleri özgürlüğün ve mutluluğun yolunu açıyorsunuz. Kim olursa, ne olursa olsun, amacını hangi maskenin ardına gizlerse gizlesin, Kopenhag kriterlerine ulaşmamızı engelleyen, bu yoldan gidişimizi önleyecek işler yapan, yeniden baskıyı hortlatacak eylemler geliştiren herkes özgürlüğümüzün düşmanıdır.