Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye'nin bugünü, kesinlikle dününden daha iyi!

Bazen içinde yaşadığınız değişimi fark etmezsiniz. Bunu biri söylediği zaman farkına varırsınız. Önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın, Büyükşehir Belediyesi daire başkanları ve birim müdürlerine hitaben yaptığı konuşma, beni bu açıdan etkiledi.
Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Sosyal Tesisleri'ndeki iftarda, özetle şöyle dedi:
- Bir zamanlar varlıklı insanlar, 'İstanbul'dan başka nerelerde yaşayabiliriz' diye arayışlar içine girmişlerdi. O günlerden geliyoruz. Suların akmadığı, havanın kirli olduğu İstanbul'u gerilerde bıraktık.
Gerçekten de o dayanılmaz tabloların sergilendiği İstanbul geride kalmadı mı?
Nişantaşı, Şişli gibi semtlerdeki hava kirliliği ölçümlerinin insanları sokağa çıkmaktan ürker hale getirdiği günleri unuttunuz mu? Ya da suların akmadığı semtleri..
Elektriklerin sürekli kesildiği, mahallelerin sağ ve sol eylem gruplarınca paylaşıldığı, benzincilerin önünde kuyrukların oluştuğu 1980 öncesinden söz etmiyorum. O çok uzak geçmiş artık.
Demek istediğim şu: - İstanbul'un da, Türkiye'nin de bugünü, dününden daha iyi, daha ümit verici.
Aksaklıklar, eksiklikler yok mu? Tabii ki bu soruya "Yok" diyemeyiz. Ama sorunları çözümleyebiliyoruz da.
Şimdi İstanbul'un trafik sorunu şiddetle etkiliyor kent yaşamını. Belli ki, trafiğe çıkan araç oranında, yol yapılamıyor. Toplu taşımacılık kentin ihtiyacına yetmiyor. Yeni Boğaz köprülerine, çevre yollarına, kent içi ekspres yollara, alt-üst geçitlere gereksinim var.
Ayrıca hızlı kentleşmenin yan ürünü olan gecekondulaşma ve buna bağlı çarpık yerleşimler, altyapısızlık, yağmurları bile felakete döndürmeye başladı. Genel işsizliğin, suç oranlarını artırdığı da görülüyor.
Ancak inanıyorum ki, bu sorunlar da bir süre sonra çözümlenmiş olacak.
Nasıl hava kirliliği, susuzluk geride kaldıysa ve denizler eskisinden daha temiz olmaya başladıysa, trafik de, gecekondulaşmanın yan sonuçları da, mutlaka çözüme kavuşacak.
Çünkü Türkiye çaresiz bir ülke değil. Unuttunuz mu 2001'in 18 Şubat ekonomik krizi ertesindeki tabloyu?
Topyekyoksullaşmıştık. Bankalar armut gibi düşüyor, işletmeler borçlarını ödeyemiyordu.
Şimdi, tek rakamlı enflasyondan, 150 milyar dolarlık dış ticaret hacminden, rekor kalkınma hızından söz ediyoruz. Şaka değil... 1 Ocak günü, TL'nin altı sıfırı atılıyor.
2004'te Türkiye'nin bu noktada bulunacağını, 2001'de söylemeniz mümkün müydü?
Burası böyle işte. 1980'lere gelirken de, batmış, istikrarsız, örtülü bir iç savaşın kentlerde yaşandığı bir ülkeydik.
1980'lerin ortasında ise, Türkiye dünya ekonomisinin parlayan yıldızı olmuştu.
İşin özeti şu.
Bu ülkeye güvenmek gerekiyor. Demokrasiyi sağlıklı tutar, hukukun üstün olduğu, hak ve özgürlüklerin kutsandığı bir düzene sahip çıkar, gelişmiş dünya ile aynı titreşim katsayısı içinde bulunur ve kararlı olursak, her sorunu çözebiliriz.
AB'ye de gireriz, dünya ile her alanda rekabet de edebiliriz. İstanbul da, bütün kentler de eskisinden daha güzelleşir.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA