Koku kayıt cihazlarımız olsaydı... Artık minicik hale gelen ve kolayca ceplerimizde taşıdığımız ses ve görüntü kayıt ve oynatma cihazlarımız gibi bir şey yani...
Ne güzel olurdu, değil mi?
İstediğimiz zaman "play" düğmesine dokunup çalıştırsaydık...
Gecenin geç bir vakti ekmek almak için girip kaydediverdiğimiz fırın kokusu mesela; hani mısır ekmeğinin, köy ekmeğinin, taze francalanın ve geceden çıkan simitlerin kokusu ortalığa yayılıverseydi...
Düşünebiliyor musunuz?
Tamam. Bazılarınız hemen "öyle şey olur mu, her şey yerinde güzel" lafını yapıştırıverecek, eminim.
Peki, sevdiklerimizin, sevgilinin kokusunu kaydetsek, sonra da onlardan uzaktayken o kokuyla özlem gidersek!..
Buna da itiraz edecek değilsiniz ya! Kokulu mumlardan medet ummak yerine "en hakikisi"nden kaydedilmiş kokular, fena mı olur?
Ama hayal işte!
***
Teknolojik ilerlemenin koku duyusunu savsaklamasını tuhaf karşılamamalı!
Çünkü hepimiz kokunun hayatımızdaki yerini hafife almaya eğilimliyizdir.
Bakmayın, milyarlarca doları güzel koku endüstrisine yatırıyor olmamıza!
Kimse kör olmak istemez, kimse sağır olmak istemez; hatta tat duyusunu kaybetmek kimsenin işine gelmez. Ama "
hangi duyumuzu feda etmeyi göze alırdık?" diye bir oyun oynasanız, çoğu kişi "
koku duymasam da olur" der.
Oysa pek farkında değilizdir ama kokusuz yapamayız!
Dünya kokar çünkü hayat kokar.
Aşklar ve nefretler kokar. Anılar, en çok da onlar kokar...
***
İtiraf edeyim, dünden beri ilk kez yaşlanıyor olmaktan korkuyorum.
Kalkar, gece gece kütüphaneyi karıştırıp fizyoloji
kitaplarına bakar, sonra internete girip bilimsel araştırmaları okumaya çalışırsan böyle olur tabii...
Olay şu:
Yaşlanma koku duyusuna ağır darbe vuran bir süreç. Üstelik koku duyusunun zayıflaması demek tat duygusunun da zayıflaması demek.
İnsan burnunun içindeki tepe oyuklarda yer alan moleküler koku alıcılarla beyin arasındaki bağlantı öyle muhteşem ki, düşünün:
10 bin ayrı kokuyu algılayabiliyoruz.
Ama yaşlılık demek, bu yeteneğin giderek artan ölçülerde kaybı demek...
Hele 80 yaşına falan gelmek bir tür doğal "
anosmia" (koku duyusundan yoksunluk) haliymiş çoğu insanda...
***
Tom Robbins miydi? Galiba oydu, güzel kokunun sadece haz kaynağı değil, aynı zamanda
umut mesajları da taşıdığını söyleyen...
Öyledir, güzel kokuların sesi-sözü vardır sanki!
İnsanın kulağına fısıldarlar; "
her şey iyi olacak, güzel olacak, merak etme!"
Ama bazı güzel kokular vardır ki, bizim için "
güzel" kokular hani; belleğimize kazınmışlardır,
güzel güzel acıtırlar!
Birini tanırım...
Yürürken durur, kafasını duvara dayar, Fikret Kızılok'un
Sevda Çiçeği şarkısını mırıldanırdı: "
Şimdi artık seni koklar yalnızlığım / seni arar, seni sorar sevda çiçeğim."
(NOT: Yine epeyce eski bir yazımın yeniden elden geçirilmiş hali. 2005'te yayımlanmıştı.)