1952 yazıydı...
Kış boyunca sokak olaylarında yakılıp yıkılmış Kahire'yi onarmaya ve monarşiyi ayakta tutmaya çalışan Mısır'da "genç subaylar" huzursuzdu.
İtibarını çoktan yitiren Kral Faruk orduya güveniyordu ama yine de savunma bakanından durumu bir soruşturmasını istedi.
Bakan, genç bir subay olan yeğeni Abdulhakim Amr'ı çağırıp sordu: "Neler oluyor?"
Genç subay: "Yok bir şey!" dedi; "bir bardak suda fırtına kopartılıyor."
Ertesi sabah, yani 23 Temmuz'da radyolar darbeyi haber verdi. Kralı devirenlerin arasında Amr da vardı.
***
Sonra ne oldu?
Hidiv sülalesinden ve halka bütünüyle "
yabancı" olan saltanat gitti.
Yerini ordudan çıkan diktatörler dönemi aldı:
Nasır, Sedat, Mübarek. Sorarsan, hepsi anti-siyonist, hepsi halkçı, hepsi milliydi!
Ama onların da temel özelliği halka "
yabancı" olmaları ve aşırı
elitizmleriydi.
Tam da bu yüzden...
Bugün
Adeviyye'deki soylu direnişin sadece gasp edilmiş siyasi hürriyetlerini geri alma çabasından ibaret olmadığını görmek zorundayız.
Bu direniş, aynı zamanda "
elitlerin Mısır'ı"na nihai
başkaldırıdır.
***
Neden bunları yazarak lafa girdim, açıklayayım.
Bakıyorum
bizim tv'lerdeki Mısır'la ilgili tartışma programlarına çıkan konuşmacılar lafa "
Mısır'la aramızda en az 30 sene var, biz çok ileriyiz" diyerek başlıyorlar.
Buna karşılık sosyal medyaya bakıyorum.
Orada da, haklı sayılabilecek nedenlerle, şöyle diyenler var: "
Yakın tarihimizde darbeler karşısındaki sessizliğimizden utanıyorum! Siyasi bilinç bakımından Mısır'dan çok geriymişiz!"
Oysa mesele ileri, geri meselesi değil! İki ülke siyasal ve sosyal tarihleri birbirinden çok
farklı!
Bunlarla vakit kaybetmek ve kafalarımızı karıştırmak yerine doğrudan
Adeviyye'nin gelecek için ne anlattığına bakmalıyız!
***
Bugün Mısır'da tanık olduğumuz şey
bütün Arap dünyası için yeni bir çağın ilk adımıdır.
Herkes
Tahrir'in Mübarek'i göndermesine odaklanmıştı. Oysa temel değişim şimdi geliyor:
Adeviyye'yle.
Sonuç ne olursa olsun...
Bu coğrafyada
statükoyu artık "
devrimci, anti-siyonist, milli, halkçı" falan diye yutturmak mümkün olamayacak!
Adeviyye meydanında canlarını ortaya koyarak direnenler dünyaya şunu haykırıyorlar:
Halkın olmadığı yerde halkçılık, reformun olmadığı yerde reformizm, demokrasinin olmadığı yerde demokratlık çağı bitmiştir!
Yol uzun, engebeli ve sarp! Asıl bahar ve sonbahar şimdi geliyor.
Gerçek "
Arap Baharı" olacaksa, çok acılar pahasına bundan sonra olacak sanırım.
Bir de tabii
Batı'nın demokrasi mitleri ve dünya tasarımı için de bir "
sonbahar" gelirse, hiç şaşırmam!