Baştan söyleyeyim de yanlış anlaşılmasın...
"Cumhuriyetimiz"den değil, bütün cumhuriyetlerden...
Yani Aydınlanma'nın cumhuriyet idealinin gelip dayandığı derin ve kalıcı hayal kırıklığından söz edeceğim.
Neden?
Çünkü yaygın yaklaşım cumhuriyet rejimini bir tür "ilerleme" olarak değerlendirip sürekli tarihsel olguya bakmaktır.
Oysa bir de "ideal"in gerçeklikle hesaplaştığı yer var.
***
Bir düşünsek...
Birileri neden "Fransızların cumhuriyetleri var da ne oldu? Kaçıncı cumhuriyet bu, diye saya saya başları döndü" şeklinde dalgasını geçebiliyor. Haksızlar mı? Hayır!
Tabii işin traji-komik yanı Regis Debray gibi bir adamın bu eleştirilere karşı demokrasileri küçümseyip cumhuriyet idelini öven bir kitap kaleme almış olması!
Bir düşünsek...
Birileri "Mao'nunki de, Saddam'ınki de cumhuriyet! Sen bana demokrasiden haber ver" dediğinde neden duymazdan gelmekten başka çare kalmıyor?
Neden? Neden?
Günümüzün ve yaklaşmakta olan geleceğin temel siyasal sorunlarını kavramak ve yeni çözümler üretmek için...
Yapmamız gereken şeylerden biri...
Şu gerçeği görmektir: Cumhuriyet, kesinkes anlaşılmıştır ki, bir yönetim biçimi olarak zaferin değil, yenilginin adıdır.
Bir idealin mutlak yenilgisinin...
***
Hani okullarda en temel ders olarak okutuyorlar ya...
Cumhuriyet, halkın (cumhur) yönetimidir diye...
Cumhuriyet, bir saltanatın, bir zümrenin, bir kişinin iradesi yerine "herkesin iradesi"nin siyasal temsilidir diye...
Tamam! Tamam da, insanlık bunca badireler atlattıktan sonra, demokrasilerde bile, o "herkesin iradesi" denen şey ortalıkta pek gözükmüyor.
Kaldı ki, katı cumhuriyetçiler için rejimin çelik çekirdeği zaten demokrasi değil, "aydınlanmış elitler"dir.
***
Aydınlanmacılar daha işin başında dünyanın başına çorap ördüler!
Rousseau açıkça yazmıştı; "halkın iradesi" temsil yoluyla "genel irade"ye aktarılacaktı. Cumhuriyet buydu.
Peki "genel irade" neyin nesiydi?
Çünkü siyasal irade bir kez temsil yoluyla merkezileşince pek "özel" ve "elit" olup çıkıyor.
Bugün biliyoruz, en demokratik rejimler dahi ipin ucu sıkı tutulmadığında, ekonomik oligarşi ve siyasal seçkincilik yoluyla bir "zümre iradesi"ne dayanıveriyor!
"Büyük hayal kırıklığı" dediğim tam da bu işte!
***
Geleceğin siyaseti "temsil" sorunu üzerinde yükselecek!
Halk, nasıl temsil edilecek? Halkın bütün parçaları nasıl siyasallaşacak?
Wall Street eylemleri, Arap Baharı, sosyal medyanın siyasallaşması ve daha birçok şey bize bu noktayı işaret ediyor.
"Cumhur" henüz hiçbir yerde, geçici toplumsal "an"lar dışında yönetime el koyamadı, gerçekten bütünüyle temsil edilemedi.
Diyorum ki...
Hep aynı okul ve medya ezberlerimizi tekrarlamak yerine biraz da bu noktalara odaklansak...
Fena mı olur!