Eski sporcu bir arkadaşımla karşılaştık. Tabii ilk lafım "Olimpiyatları nasıl buldun?" diye sormak oldu.
Hemen cevaplamadı.
Sonra "bir paranoya sardı ki beni hiç sorma!" dedi; "Neredeyse her derecede, her madalyada doping kuşkusuna kapılıyorum. Biraz bekleyelim bakalım da, daha sonra fikir yürütelim."
Gülümsedim.
"Yok artık!" demeye hazırlandım..
Tam o anda, 2008'de altın madalya alan ve Londra kadrosundan son anda çıkartılan rekortmen İtalyan yürüyüşçü Alex Schwarzer'in yaptığı açıklama aklıma geldi.
Schwarzer gözyaşları içinde "üzerimdeki baskıyı atıp özgüvenimi kazanmam gerekiyordu; belki bir faydası olur diye Türkiye'ye gelip serbestçe satılan doping ilacını aldım" demişti.
Daha birçok olay sırayla zihnimden geçti. Arkadaşıma abartmamasını söylemekten vazgeçtim.
Çünkü durum gerçekten can sıkıcıydı.
***
Sadece
Londra 2012'ye bakmak, sadece Olimpiyatlar üzerinde durmak meseleyi eksik bırakır.
Cesur olmak zorundayız.
Ruhu kirlenen sadece Olimpiyatlar değil, sporun ta kendisidir.
Bu kadar ağır rekabet koşulları altında, herkes birbirinin gözünü oymaya çalışırken "
Spor barış, dostluk, kardeşliktir" teranelerini veya "
adil yarışma"dan söz etmeyi sürdürmek çok komik kalıyor.
Tek bir soru...
"
Neden doping denen illet hızla yaygınlaşıyor?" sorusu bile...
Spora dair gerçeğin kirli yüzüyle bizi tanıştırmaya yeter!
***
Malum,
16 Yaşındaki Çinli kadın yüzücünün garip hızı ve yaptığı derece herkesi hayrete düşürdü.
Peki Dünya Yüzme Antrenörleri Birliği yöneticisi
John Leonard'ın sarf ettiği şu sözlere dikkat ettiniz mi: "Bu sporda ne zaman bir performansı
'inanılmaz' diye nitelesek,
tarih bize işin içinde doping olduğunu göstermiştir."
Çok sarsıcı bir ifade, değil mi?
O halde bir daha soralım...
Neden doping hızla yaygınlaşıyor? Biyokimyasal teknolojinin gelişmesi yüzünden mi?
Hayır!
Hastalığın kaynağı dopingte değil, "
ne pahasına olursa, kazanma" arzusunun spor dünyasını ele geçirmesinde.
Buna itirazı olmayan spor yapar, izler, sever.
Ama "
temiz bir ruh" arayanların galiba başka kapıya gitmesi gerekecek!