Dikkatinizi çekmiştir...
Tatil yerlerinde herkes birdenbire tatlılaşır!
Bilirsiniz...
Canımlar, cicimler, yumuşacık jestler, pek içten ifadeler, parıltılı gözlerle geçer günler.
Öyle ki, sizi tatil yerinde "şurup" gibi halinizle tanıyanlar bütün bir yılı tatsız, tuzsuz bir ruh halinde geçirdiğinizeve davranışlarınızın genelde nasıl da kaba olduğuna inanamazlar.
Neden peki?
Güneşin insanın içini ısıtan gücünün etkisiyle birdenbire başkalarına karşı kanınızın kaynamasından mı?
İşten güçten ve büyük şehirden bir süreliğine uzakta olmanın sonucu mu?
Biraz bunların etkisi olabilir.
İtiraf edelim ki, biraz da bencilce ve samimiyetsiz bir tarafı vardır.
"Aman tatlı olalım ki, ağzımın tadı kaçmasın" mantığıyla hareket edilir.
İyi bir tatil için "iyi" bir insan olunur!
***
Geçen akşam bir tatil kasabasının sevimli bir lokantasındaydım.
Sokağa atılmış masalara ve atmosfere şöyle bir baktım...
Hani şehirde olsaydık...
Haset dolu bakışları
ve geçmiş kırgınlıklarından süzülmüş nevrotik tavırlarıyla ortamı ağırlaştıracakları kesin olan orta yaşlı müşterilerde öyle güzel bir
hafiflik ve dinginlik hali vardı ki!
Ya gençler?..
Ne
geleceğin tedirginliği vardı üzerlerinde ne de
bir yarış atına dönüştürülmüş olmalarının yorgunluğu!
Normal zamanda uzaktan kedi, köpek görünce korkudan kaskatı kesilenler şimdi masaların arasında dolaşan köpeklerin başlarını okşuyor, yemeklerini kedilerle paylaşıyordu.
Hele
servis elemanlarına muamelelerini görseydiniz, ertesi gün onları nüfuslarına geçireceklerini sanırdınız!
***
Ne zaman tatil yerlerindeki bu
"manzara" yla hesaplaşmak zorunda kalsam...
İçimden
"bütün bunlar daha derin bir şeyin işareti olmalı" derim.
Demek ki, insan isterse
hoyratlıklarını nezaketle saklayabiliyormuş; isterse
kalbinin soğukluğunu bastırıp sıcacık biçimde davranabiliyormuş.
Kediye köpeğe sevgi duyabiliyor, bitkilerin varlığını fark edebiliyor, servis sektöründe çalışan insanları
"insan" yerine koyabiliyormuş!
Ah, derim yine içimden,
keşke yapmacıklıktan ve bencillikten uzak biçimde de yapabilsek bunu!
Hayatımızın
"tatil" dışında kalan bölümünü; yani
"esas"ını hoş, iyi, sıcacık kılabilsek!
Yoksa...
Yine nobranlıklarımıza geri döneceksek...
"İyilik, güzellik ve huzur" şu birkaç güzel güne ait kalacaksa...
"Sahte bir kaçış"tan öteye ne anlamı var tatilde yaşadıklarımızın?