Daha yakınlarda yazdım... Ama seçim ortamının yol açtığı gerginliğe bakınca, bir daha tekrarlamak istiyorum.
Gitgide kutuplaştığımız iddiası...
Yani daha önce pek sorunsuzve kutupsuz yaşıyormuşuz da, şimdi birtakım karanlık eller marifetiyle kamplara ayrılmışız düşüncesi...
Eski ve resmi bir aldatmacadır.
Şimdi malum şarkıdan yola çıkarak bir daha değerlendirelim...
Evet, çoğumuz aynı yoldan gelmişiz! Ama gittiğimiz yol aynı mı?
Evet, aynı sudan içmişiz! Ama kimimize damacanayla düşmüş, kimimize damlayla!
Evet, yazımız bir, kışımız bir! Ama baharların tadını hep birlikte çıkartamamışız işte!
Kardeşlik olacaksa, bundan sonra olacak!
***
Unutmayın ki, devlet enerjisi uzun süre toplumsal
"farklılıkların" bastırılmasına harcandı.
Kürtler Türkleştirilmeye, Aleviler Sünnileştirilmeye, Sünniler sekülerleştirilmeye çalışıldı.
Sadece tek bir tarafın sesini çıkarttığı; diğer tarafların susmaya mahkûm olduğu...
Eğitimin devletin
"makbul vatandaş" tanımına göre düzenlendiği...
Tek tip hayat tarzı, tek tip modernleşme, tek tip kültür ve inanç anlayışının vaaz edildiği...
Seçimle gelmiş
hükümetlere sadece ekonomi çarkını yönlendirme izni verilen ve sınırı aştıklarında kafalarına balyoz indirilen...
Bir Türkiye vardı.
Yürümedi. Böyle yürüyemezdi.
Şimdi bu gerçekle yüzleşmektense,
"Eyvah, kutuplaşıyoruz!" diye endişeye kapılanlar; geçmişi
"süt liman" gösterenler var.
Onlar kendilerini aldatmayı sürdürebilirler.
Ama sandığa her gidişimizde anlıyoruz ki,
halkı aldatamıyorlar!
***
Seçime uzanan süreç gergin geçebilir. Taraflar çok keskin hatlarla ayrılabilir.
Ama şurası çok açık ki...
Onca kesintiye, onca darbeye rağmen 1950'den bu yana
her seçimde Türkiye biraz daha normalleşmiştir.
Seçimi
"kutuplaştırıcı" bir unsur olarak görmek bizim aydınlarımızın iliklerine kadar işlemiş
totaliter-jakoben bakışın ürünüdür. Aldırmayın!
Aynı yoldan gelen farklı kesimlerin yoldan çıkmasını önleyen tek şey demokrasidir.