Ben de bir televizyon reklamında boy göstermiştim.
Bir çay markasının reklamıydı.
O zamanların çok tutulan programı 90 Dakika formatını taklit eden bir çekimdi.
Hıncal Abi, ben ve rahmetli Kenan. Çok zaman geçti üzerinden.
Uzatmadan söyleyeyim...
Bugünlerde aynı şeyi yapan meslektaşlarım onlara yöneltilen eleştirinin sertliğine bakıp haksızlığa uğradıklarını sanmasınlar!
"Ne var canım bunda, reklam hayatımızın gerçeği" deyip geçecekler belki ama...
Aradan bir süre geçince...
Kendi kendilerine kaldıklarında... "Değer miydi?" diye düşünecekler!
Kimseye itiraf etmeseler bile yaptıklarının doğru ve etik olmadığını anlayacaklar.
Bundan adım gibi eminim.
***
Hatırlıyorum da...
Reklam teklifine olumlu cevabı verinceye kadar söz konusu markanın yeni ürettiği çayı tadıp durmaktan helak olmuştuk!
Demleyerek, bardağa poşet sallandırarak...
İstiyorduk ki, tanıtacağımız çay, gündelik hayatta da tercih edip içtiğimiz çay olsun!
Bir bakıma
"madem bindik alamete, bari gönül rahatlığıyla gidelim kıyamete" tavrıydı bu.
Oysa esas mesele orada değildi!
Geçtim gazetecilik ilkelerini falan..
O ilkeleri başka alanlarda öyle feci biçimde çiğniyoruz ki, asıl onlar konu edilmeli!
Mesele bizim ile
bize güvenen insanlar arasındaki ilişkideydi...
***
Hani şimdi bazıları
"reklama çıkanlar tam anlamıyla haberci sayılmazlar, onlar bir bakıma şovmen" diyorlar ya...
Kimin tam anlamıyla gazeteci, kimin tv şovmeni olduğunu tartışa tartışa yolumuzu bulamayız.
Ama kabul edin ki...
Bir kişi bile
"senin programında söylediklerini ciddiye alıyordum, yoksa bu reklamda olduğu gibi programında da rol mü yapıyordun?" diye aklından geçirdiğinde...
Bütün perde yıkılıp viran oluyor!
Gerisi kendini kandırmak, gerisi hikâye!
***
Reklamda parmağımla işaret edip
"buraya dikkat!" deyip o çayı diğer marka çaylardan ayıran bir özelliği vurguluyordum.
Oysa o hareket ve ifadenin benim için çok önemli bir yeri vardı. Futbola ve hayata dair çok önem verdiğim bir konunun ekranda altını çizmek içindi o!
Buradaki yanlışı anladığımda iş işten geçmişti!
Ne yalan söylemeli! Kamuoyu bizim reklamı sevdi; şirin geldi herkese! İnternet dünyasında da öyle ciddi tepkiler almadık!
Fakat gerçek içime taş gibi oturdu!
Kendime gelmem zaman aldı.
Değmezdi ne eğlencesine, ne de parasına!
Bir daha bu fikrin yanından bile geçmedim.
Gazeteciye yakışan reklamlar var tabii!
Sosyal kampanyaların, hayır işlerinin tanıtımları!
Yani
kendisi olduğu;
rol yapmadığı reklamlar!