Konserler vardır, etkisi sözcüklere sığmaz! Sahnedeki şarkıcıyı veya topluluğu resmedersiniz; çalınıp söylenen şarkıları not düşersiniz...
"İyiydi, harikaydı" falan dersiniz ama...
Konser boyunca yaşadıklarınızı aktarmak için çok cılız kalırlar.
Yıllar önce İstanbul Açıkhava'daki Miles Davis konserini hatırlıyorum.
Sözcükler ne kalbimizi esir alan güçlü ritmi, ne surdinli trompetin tatlı bir mırıldanmayı andırışındaki güzelliği anlatabilirdi!
Hele bir saat boyunca sırtı bize dönük ve sanki hiç orada değilmişiz gibi çalan ustanın birden dönüp gözlüğünü çıkartışı ve tek tek hepimize bakışı vardı ki, o sırada hissettiklerimizi bir türlü yazıya dökememiştim!
Böyle başka konserlerim de vardır!
Roskilde festivalinde Iron Maiden, Efes Celsus'ta Zubin Mehta yönetiminde Maggio Musicale Fiorentino konserleri mesela...
Geçtiğimiz pazartesi akşamı Çeşme Kalesi' nde dinlediğim Concha Buika konseri de böyleydi işte!
***
Sahnenin tamamı
gökyüzünden indirilmiş gibiydi.
En arkada sırtını kalenin güçlü taşlarına dayamış
incir ağacı...
Piyanoda çok yumuşak fakat inanılmayacak kadar hızlı parmaklarıyla bizi şaşırtan
Ivan Melon; vurmalılarda (Joaquin Cortes dvd'lerini izleyenlerin hatırlayabilecekleri) Kübalı bir usta,
Fernando Favier; kontrabas'ta
Danny Noel...
Önlerinde...
Küçücük kırmızı bir halının üzerinde...
Kederin, öfkenin, şefkatin, kavuşmaların ve ayrılıkların eşsiz sesi Buika...
Hem bu nasıl bir gülümsemektir!
Konser dinleyicisini bir anda alıp göksel bir dünyaya taşıyıveren başka bir gülümseme var mıdır!
***
Flamenco, tango, Küba ve Afrika ritimleri; biraz caz kıyıları, biraz fado ufku...
Hepsine doyduk o akşam!
Ama bir itirazım var!
Sıcak ve nemli bir yaz akşamı bile ruhunun kravatını gevşetemeyen, saçının fönü bozulur diye hiç kıpırdamayan protokol sıralarıyla bu konserler olmuyor, olamıyor!
O ritimlerle de insan omuzlarını olsun, oynatmıyorsa; yüzü aydınlanmıyorsa; konser bitiminde ayağa kalkıp alkışlayacak biçimde coşkuya kapılmıyorsa...
Bunları ne zaman yapar? Bu
kaskatı kesilmişlik neyin nesidir, anlamıyorum!
İzmir Festivali'nin değerli yöneticilerinden ricamdır...
Gelecek sezonun konserlerini protokol diktasından kurtarın lütfen!
Biliyorum, çok zor bu işler!
Ama müziği sevmeyen, tanımayan yetkililere; sponsor oldukları konsere sünnet düğünü muamelesi çeken şirketlere; Murat Dalkılıç'tan ötesine akıl erdirememiş "şehrin pek çağdaş önde gelenleri"ne ihtiyaç var mı gerçekten?