İktisat sadece iktisat değildir!
Rakamlar, oranlar, istatistiksel veriler, kaynaklar, ihtiyaçlar ve arzu tahminleri...
Bu kadar mı yani?
Bize hep gösterilmeye çalışıldığı gibi "aldım, verdim, ben seni yendim" midir iktisat? Belki. Ama nasıl?
Evin, ülkenin, dünyanın geçim derdine dair bilgi ve yöntemden ibaret midir? Hayır.
İktisat muazzam bir sosyolojinin parçasıdır.
Ve Sabri Ülgener hocanın anısını selamlayarak vurgulamalıyım ki, iktisadın baştan ayağa manevi ve ahlaki boyutu vardır...
Vicdanlarımızı lekeler, hayallerimizi süsler, umutlarımızı törpüler...
Uzun hikâyedir.
***
Türkiye Bankalar Birliği geçen gün açıkladı.
Tüketici kredileri yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 98 artmış. Yaklaşık 2 milyon kişi daha son üç ayda kredi kullanmışlar.
Konut kredisi kullananlar yüzde 164 oranında artmış.
Yine TBB verilerine göre kredi dağılımında en çok tercih edilen 25-36 aylık vade dilimleri olmuş.
Tabii bir de
aldığı kredileri ve kredi kartlarını batırmış olduğu için çoktandır bankaların kapısının önünden dahi geçemeyen geniş bir kesim var.
Ne kadar çok olduklarını anlamak için istatistiksel rakamlara gerek yok;
eşinize dostunuza komşunuza bakın, anlarsınız.
***
"E, ne yani?" diyeceksiniz...
Buradan kalkarak yoksullaşma, erozyona uğrayan orta sınıf ve siyaset üzerine bir şeyler söyleyip söylemeyeceğimi merak edeceksiniz...
Yok! Başka bir şey söyleyeceğim.
O da şu...
Yılın ilk çeyreğinde tüketici kredilerinin durumu buysa...
Yılın sonraki bölümünde ve gelecek bir iki yıl daha...
Bencil, cimri ve ürkek bireylerden oluşan bir toplum olacağız.
Kendi
gemisini kurtarmaktan başka hiçbir şeye odaklanamayan; şiddetli
endişe (anksiyete)
bozukluğundan mustarip insanlar arasında yaşayacağız.
***
Külahı önünüze koyup düşünün bakalım...
Konforunu, mutluluğunu, sosyal kimliğini borçlanmayla oluşturmak zorunda kalan insanlar nasıl inanır, nasıl düşünür, nasıl hissederler?
İster istemez gelişen
hesapçılık insanı hem ezik hem de "vahşi" kılmaz mı?
Zaten
dışı yaldızlı dekor, içi çer çöp olan orta sınıf hayatlarımız bu borç yüküyle nasıl bir
yalanın içinde boğulur?
Cevapları ben vermeyeyim, yüreğim kaldırmıyor...
Siz düşünün ve içinizden cevaplayın.