Balkonlar hızla hayatımızdan çıkıyor.
Şehirlerin dış mahallelerinde yükselen sitelerde balkon yok!
Balkona çıkılmıyor, "sosyal tesis"lere ve spor salonuna gidiliyor oralarda.
Ya şehrin geçmişte yaz akşamlarının tadını balkonda çıkarmış iç mahallerinde durum nasıl? Hani "balkon sefası" diye bir deyim vardı, hatırlar mısınız?
Geçenlerde Caddebostan Küçükyalı hattındaki yeni binalara baktım...
Trend şöyle..
Salonun sokağa bakan yerden tavana penceresinin önüne pek şık metal korkuluklar yerleştiriliyor. Arada saksı konacak bir çıkıntı bile yok.
Nostaljik bir şaka gibi!
***
Ama durun, durun!
Konum bu değil. Sözünü edeceğim
balkon bu değil!..
Hani günümüz ilişkilerine bakıp
"artık aşk yok" diye yakınanlar var ya...
Nice aşkların içinden hayal kırıklıklarıyla geçip sonra
günümüzde aşkın mümkün olmadığına dair kesin bir kanıya varan ve bunu da eşe dosta kabul ettirmeye çalışanlar hani...
Gerçekte
"olmayan şey" ne, farkındalar mı acaba? Anlatmak istediğim o işte!
Balkon yani...
Aşkın balkonu...
***
"Karşılıksız Aşk" adlı kitabıyla tanınan
Gregory Dart günümüzde romantizm ve aşk kavramlarının sürekli yan yana getirilişinin anlamsız olmadığını söyler.
Çünkü
aşk arayıştır! Tutkunun umut halidir! Romans tam orada başlar. Nasıl mı?
Dart cevabı şöyle verir:
"Romans Jülyet'le Romeo'yu birbirinden ayıran balkondur!"
Balkon...
Yani aşkı önce mümkün, sonra dirençli kılan
ayrılık.
Balkon...
Hani Romeo'nun "Bak, nasıl da dayamış elini yanağına/Ah, o eline eldiven olaydım da/Dokunaydım yanağına..." dedirten
uzaklık.
Balkon...
Altındaki karanlıkta
Cyrano'nun upuzun burnunu ve kimliğini saklayıp Roxane'a tutkusunu dile dökebildiği
aşk sunağı...
***
Gündelik hayatımızda, sevme sevilme ilişkilerimizde, cinsel çekim serüvenlerimizde o
"balkon" yok artık! Âşıkla maşuk arasındaki
erotik hiyerarşi ve uzaklık yok!
Kadının ay ışığındaki uzak ve gölgeli güzelliğinin yerini
zımparalanmış tenler ve
kanıksanmış jestler alalı çok oldu.
Serenat çok gülünç bir şey artık! Birkaç şarkı belki, en fazla.
Sadece otomobillerden söz etmeyi bilen bir
Romeo, sabahtan akşama kadar futbol konuşan bir
Cyrano, hayal edebiliyor musunuz?
Ya aklı alacağı çantanın markasında olan bir
Jülyet?
Olabilir mi hiç!
NOT: Çok değer verdiğim çağdaş psikanalist- düşünürlerden biri olan Julia Kristeva geçen hafta İstanbul'daydı. Onun günümüz aşkları üzerine söylediklerini de bir başka yazımda ele alacağım.