Psikanalizin babası Sigmund Freud tam 154 yıl önce Pribor'da doğmuştu.
6 Mayıs 1856'da.
Freud doğduğunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içindeydi Pribor.
Sonra Çekoslovakya'nın içinde kaldı.
1993'ten bu yana da Çek Cumhuriyeti'nin on bin nüfuslu turistik bir kasabası.
Geçen zaman içinde doğduğu topraklardaki haritalar değişti; devletler tarihin çöplüğüne karıştı fakat Freud dimdik ayakta!
Modern düşünceye katkısı ve geliştirdiği psikanaliz yöntemi "tazeliği"ni koruyor.
***
Yazımın başlığına bakınca, "O kadar da değil!" diye geçirmişsinizdir içinizden!
Çok haklısınız ama bir ara popüler medyaya böyle bir iddia yansımıştı.
Katja Behling adındaki araştırmacı Freud ile karısı Martha arasındaki mektupları incelemiş ve karısının Freud'a "pornocu" gözüyle baktığı kanısına varmıştı.
Belli ki, Behling de medyanın ilgisini çekmek, merakları gıdıklamak istiyordu.
Oysa işin "doğru"su başkaydı!
Martha Freud aslında şöyle demişti: "Kocamın tedavi etme gayesini ne kadar ciddiye aldığını bilmesem, psikanalizin bir tür pornografi olduğunu düşünürdüm."
***
Bazıları Martha Freud'un kocasının tabuları yıkan düşüncesine ve "bilinçdışı" kavramının hayatımıza girişine hep soğuk baktığını söylerler.
Düşünebiliyor musunuz?
Sevinçten çok acıları paylaşarak tam 43 yıl süren bir beraberlikte böyle bir kopukluk mümkün olabilir mi?
Doğru! Martha hiçbir zaman psikanaliz teorisine yakın durmamıştı ama hep saygıyla yaklaşmıştı.
Asıl soğukluk başka yerdeydi!
Hayat hep altını çizdiğimiz yerden dalga geçer bizimle ve bizim de orada üzerimizi çizer ya! Freud'la karısı için de öyle olmuştu!
***
Nişanlılık dönemlerinde Freud ağır bir depresyon geçirmişti. Evlenip Viyana'ya yerleştikten bir yıl sonra ilk çocukları dünyaya geldi. Freud kısa sürede tıp çevrelerinde ünlendi. İşi yoğunlaştı ve eviyle yeterince ilgilenemez oldu.
Carl Gustav Jung'a söylediği çok açık: "Erotik hayatımın pastırma yazı iş hayatımın baskısı altında un ufak oldu!"
Zaten Martha çok tutucu bir Yahudi aileden gelmeydi ve onun gündelik dilinde "arzu", "iştah" gibi kelimeler tümüyle "yanlış" dürtülere tekabül ediyordu.
Çok erken bir dönemde Freud bir başka meslektaşı Fliess'e, bu nedenle "artık hiç heyecanının kalmadığını" itiraf etmişti.
Neyse, konuyu burada kapatırken çok kışkırtıcı bir soruyla sizi baş başa bırakayım..
Acaba Freud'un özel hayatı böyle "soğuk" olmasaydı, bu kadar "sıcak" bir teori geliştirebilir miydi?