Doğa bütün bir ağacı gelin tacı gibi süslemiş olabilir mi? Olur!
Kupkuru bir dalın bahar gelince tekinde beş altı çiçek bulunan yüzlerce salkımla birdenbire canlanıvermesi mümkün müdür? Evet!
Nisan ayının ortasında bir meyve bahçesine şenlikli bir kar yağar mı hiç? Yağar!
Hiç çiçeklenmiş vişne ağacı gördünüz mü? O bembeyaz çiçekleri gördünüz mü? Gördünüzse, söylediklerimin doğru olduğunu biliyorsunuzdur.
Şu yazıyı yazmak için Kirazlı Köy Sofrası'nda bir masa seçip oturdum. Cep telimi, fotoğraf makinemi çıkardım. Bilgisayarımı açtım.
Ama buyrun bakalım! Yazmayı tasarladığım ne varsa aklımda, hepsi uçtu gitti!
Çünkü üç vişne ağacının yanı başında oturmuşum. İnsanda akıl fikir bırakmayan bir güzellikleri var.
Hava rüzgârlı. Çiçekler uçuşuyor. Toprağın üzeri giderek solup pembeye dönmüş çiçeklerle dolu. Ağaçların arkası bağ.
***
Hayatı sevmek, hayatla sevişmek!
Zor becerilir bir sanat, şükredilecek bir bahttır bu. İnsan başka ne ister ki!
Ama ya o çok sevdiğiniz hayat, sevdiklerinizi üzüyorsa...
Şu üç günlük ömrünüzde nihayet derin bir soluk almaya başladığınız bir sırada sevdikleriniz bitkin düşüp çökmeye başlamışsa...
Tadınız kaçar,
ruhunuz bulutlanır, değil mi?
Sabah kalktığımda fark ettim ki, benim durumum da öyle.
İzlandalı kül bulutuna benzer bir bulut örtmüştü ruhumu.
Kirli sarı, hafifçe gri, toz gibi bir bulut.
***
İzmir'de olmamı fırsat bilip kendimi
Aydın Otoyolu'na vuruverdim. Daha gişelere varmıştım ki, şiddetli bir dolu karşıladı önce. Sonra fırtına. Derken bulutların arasından ışıl ışıl yüzünü gösteren güneş...
Selçuk kavşağından saptım.
Aslında nereye gittiğimi bilmiyordum!
Selçuk'u geçtim. Çamlık'a geldim.
Tren Müzesi'nde mola verdim.(Onu ayrıca anlatacağım.) Sonra baktım, bir tabelada
"Kirazlı köyü, 5 km" yazıyor. Gaza bastığım gibi buraya vardım.
Yıllardır derdimin en iyi ilacı bu! İki yanı bağlar bahçelerle süslü, ufku dağlarla kesilen
yemyeşil bir köy yolu.
Kirazlı son zamanlarda ekolojik tarımıyla öne çıkan sevimli bir köy. Gezmek, görmek gerek.
Hah! Tam şu an
minicik bir karınca lap-top'umun ekran çerçevesinde akrobatik adımlarla yürümeye başlamaz mı!
Sanki
"kapat şunu da, etrafına bak!" diyor bana.
Masanın bir ucunda da
çay, sıcak bazlama, ılık yaprak sarmalar ve bir tabak içinde kırma zeytinler beni bekliyor.
İzninizle, burada noktayı koyayım!