Televizyon dizilerine ilginin bu yıl yavaş yavaş söneceğini tahmin ediyordum.
Fena yanılmışım.
Kendi hayatını bir mecburiyet rutini olarak görüp dizilerde yaşamaya başlayanların sayısı artıyor.
Nereye gitsem, hangi muhabbete konuk olsam laf dönüp dolaşıp dizilere dayanıyor.
Ama geçmişe göre bir fark var! İyi insanlar...
Tıpkı hayattaki gibi dizilerde de kıyıda köşede kalmaya başladı.
Olumlu kahramanlar...
Tıpkı hayattaki gibi kırk yılda bir karşımıza çıkıyor dizilerde de.
Şefkat ve sadelik...
Ne dikkat çekiyor ne de reyting yapıyor. Tıpkı hayattaki gibi diyeceğim yine de, dilim varmıyor.
***
atv Genel Müdürü
Fatih Edipoğlu'yla konuşuyorduk. "Hem bizim kanalımızda hem de başka kanallarda çok başarılı diziler var" dedi Fatih.
Sonra durdu. Yutkundu. Ve şöyle devam etti: "Ama şunca yıllık yayıncı olarak imza attığın diziler içinde hangilerinden gurur duyuyorsun, hangileri seni yürekten etkiliyor diye sorsan bana... Hâlâ şu üçünü;
İkinci Bahar'ı, Süper Baba'yı ve Hayat Bağları'nı sayarım!"
Peki acaba
Süper Baba veya
İkinci Bahar yeniden çekilip ekrana çıksa yine reyting rekorları kırarlar mı?
Acı acı güldü Fatih.
"
İçim sızlıyor" dedi; "Sonra gelen diziler
kötücülüğün ve suçun dozunu öyle yükseltti ki... Olumsuz kahramanlar o kadar büyüleyici hale getirildi ki, o eski dizilerin sımsıcak karakterleri şimdi hiç dikkat çekmeyebilir!"
***
Öyle ya...
Şimdi
Yaprak Dökümü'nde de bir baba var ama... Adam perişan!
Dizide ilgiyi üzerine toplayan da vicdansız
Ferhunde!
İkinci Bahar'ı düşünün...
O dizinin iyileri kararlıydı, kötüleri "
sebepli" ydi! Bugünkü dizilerin iyileri şaşkın, kötüleri "
sebepsiz ve azgın!"
Şu yazımı basmakalıp muhafazakâr bir dille...
"
Binmişiz TV dizisi denen alâmete, gidiyoruz bir kıyamete" diye bitirmeyeceğim elbette.
Ama gönül de diyor ki...
Şu
İkinci Bahar ve
Süper Baba "ruh"unu muhafaza etmek çok mu zordu be dostlar!