Kampanya güzel!
Karnesini İş Bankası şubelerine getirecek her ilköğretim öğrencisine notlarına bakılmaksızın kitap hediye edilecek.
Kitap "dostlar kültürel alışverişte görsün" kabilinden hazırlanmış sıradan bir çalışma değil.
Sait Faik, Nazım Hikmet, Nezihe Meriç, Tahsin Yücel gibi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarının hikâye ve masallarından oluşuyor.
Kampanyanın reklam filmi de güzel!
Fakat takıldığım bir nokta var.
Bence önemli bir nokta; o yüzden de yazmadan geçemeyeceğim.
***
Biraz 50'lerin, 60'ların Yeşilçam ve İtalyan sinemasının sokak havasını taşıyarak başlayan filmde simitçi tam "
gevrek simiiit" diye bağıracakken "
şşşşşştttt" diye uyarılıyor.
Sonra bu "
şşşşşştt"lar farklı görüntülerle tekrarlanıyor.
O kadar ki, reklam filminin metin yazarı iyice abartmaktan kaçınmamış;
meleyen sevimli bir kuzucuğun bile susması gerektiği fikrini aşılamaya kadar götürmüş işi!
Hatta doğadaki börtü böceğin bile susması gerekiyor bu reklama filmine göre...
Pes!
Ama öyle de güzel ki görüntüler..
Bilinçdışımıza gönderilen bu mesajları bir güzel sindiriveriyoruz. Hani değil çocukların, bu reklam filmini seyreden her kitapseverin kitabını kaptığı gibi kırlara koşacağından korkarım!
***
Peki neden?
Neden ses çıkarmayacakmışız?
Neden susacakmışız?
Çünkü çocuklar kitaplarını almışlar okuyorlar!
(Hele o stationwagon'un bagajına oturmuş kitabını okuyan kız çocuğu görüntüsüne bayıldım, bayıldım...)
Finalde de bir yetişkin ses diyor ki,
"siz yeter ki okuyun çocuklar, biz çıt çıkartmayız."
Sevimli, anlamlı bir mesaj.
Ama ne yazık ki, yanlış mesaj!
Çocuklara kitap ancak börtü böceğin bile sustuğu anlarda okunabilir diye öğreteceksek, eyvah!
Çocuklarımıza kitap okumanın "
ortamı" olmadığını anlatmalıyız asıl!
Metroda, otobüste, durakta; onca gürültü patırtı içindeyken bile iyi bir hikâyenin, iyi yazılmış bir düşünce yapıtının zevkle okunabileceğini öğretmeliyiz.
Hem sizler...
Okumaya âşık olanlar, söyleyin bana...
Odamızda kitaplara dalmışken sokaktan geçen simitçinin sesini duymak kadar güzel ne olabilir?