Bitmek tükenmek bilmeyen modern bir masal bu!
Bir Türk masalı!
Güncel bir avuntu yaratma dışında kimseye hayrı olmayan bir masal!
Gençlerin gerçeklerle yüzleşmesini önlemek için uydurulmuş fena halde ideolojik bir masal!
Bir tür yalandan "sırt sıvazlama" davranışı!
Tek bir deyimle veya tek bir cümleyle başlayıp biten bir masal!
"Pırıl pırıl bir gençlik var" masalı...
Ya da "bu pırıl pırıl gençlerimize baktıkça geleceğimizin de parlak olduğuna inanıyorum" masalı..
***
Lise çağımda tanışmıştım bu masalla...
Büyüklerimiz, okul müdürlerimiz, siyasetçilerimiz pırıl pırıl olduğumuzu söylerdi.
Geleceğimiz de o yüzden parlaktı.
Derken bizim için gelecek, geldi.
Bir parlaklık yoktu.
Hatta bir "karanlık"tan bile söz edilebilirdi o gün için. İyi okumuş, iyi yetişmiş bir kuşak hapishanelerde sürünüyor, işkencehanelerde acı çekiyordu.
Ama olsun.
Memleketin "
ihtiyar heyeti" masalı devam ettirdi.
Dünya değişti, devirler geldi geçti.
İyi okumak, "iyi okullardan" mezun olmak anlamına gelir oldu.
Gün geldi, "pırıl pırıllık" üst başın parlaklığı veya genç yüzlere kondurulmuş eğreti gülümsemeler anlamı kazandı.
Bizim "
ihtiyar heyeti" hiç sormadı, hâlâ da sormuyor.
Yahu kaç kuşak geldi geçti, hepsine pırıl pırıl dedik de, sonunda ne oldu?
Pırıl pırıl gençlerin çoğunluğu neden yetişkin olunca çarçabuk sönüyor? Geriye kalan bir avuç parlak fırlama da neden memleketin canına okuyor?
Hatırlar mısınız?
Bir ara öyle bir dönemden geçtik ki, bütün o "en parlak genç beyin"lerin, o "en iyi okullarda okumuş prensler"in hayali ihracat, hortumcu bankacılık furyasının baş aktörleri olduğunu görmüştük!
***
Birkaç ay önce üniversite gençliğiyle bir araya geldiğimiz bir toplantıdan çıkmak üzereydik ki, bir dostum bütün iyi niyeti ve o an "
orada" bulunmanın güzel heyecanıyla "
ne pırıl pırıl çocuklar, geleceğimiz parlak" demez mi?
Zihnime bir bıçak saplandı ki, yarattığı acıyı anlatmak zor.
Çünkü iyiydi, güzeldi de, ben hayatımda bu kadar "
hava cıva" bir genç topluluk hiç görmemiştim doğrusu.
Bu onların suçu muydu? Hayır!
Bu bizim suçumuzdu.
O yüzden"pırıl pırıl"lıktan söz etmek hem onları hem de kendimizi aldatmak olurdu.
Orta öğrenime başladıklarından bu yana deli gibi ders çalışmaktan perişan olmuş; bütün hırslarını "puan" ve not toplamak üzerine odaklamış
bu çocukların gözlerinde gördüğüm yorgunluk dehşet vericiydi!
Sözlerinden anlaşılıyordu...
Hiçbir şey öğrenmemişler; ideolojik inanç veya ders bilgisi olarak her şeyi ezberlemişlerdi!
***
Sorun şu...
Pırıl pırıl olması gereken birileri varsa..
Onlar yetişkinlerdir.
Yetişkinleri bitkin, yetişkinleri idare-i maslahatçı, yetişkinleri ezberci, yetişkinleri hot zotcu bir toplumun gençleri pırıl pırıl olabilir mi?
Hem
o kadar ödev, ders, görev baskısı altında; hem de o kadar yetişkinliğe ve cinselliğe geçiş sancısıyla..
Söyleyin, nasıl pırıl pırıl olunsun?