Ben bu satırları yazmaya başladığımda İsrail'in Gazze saldırısında öldürülen Filistinlilerin sayısı 800'ü aşmıştı. Nitekim İsrail silahları ambulansları, hastaneleri, ilkokulları ve Gazze'ye yardım götüren BM konvoyunun şoförünü vurduğu için artık Batı kamuoyu da İsrail'e karşı açık cephe almaya başladı.
Fakat bakıyorum da...
Bizim medyanın bazı yıllanmış kalemleri var ki...
İsrail'in kanlı operasyonunu kınayan iki kelime olsun yazmamak için...
Filistin'i savunur görünmemek için...
Bin dereden su getiriyorlar.
Kim bilir neden?..
***
Geçen gün böyle bir " duayen " yazarımız da (nezaketten uzak kaçacak ama adı lazım değil, çünkü mesele özünde kişisel değil) köşesinde Başbakan'ın İsrail'e sert çıkışıyla dalgasını geçiyor ve " bak, Arap devletleri seslerini hiç çıkartıyor mu? " diyordu.
Son söz olarak da " O Araplar ki..." diye imalı bir not koyup okurlarına Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı'nı okumalarını ve deyim yerindeyse Cemal Paşa'yı örnek almalarını öneriyordu.
***
Bir kez daha anladım ki, Atatürk'ün Cumhuriyet'i İttihatçıların elinden kurtarmak için gösterdiği zorlu çaba aslında bizim medyanın duayenlerini hiç etkilememiş!
Onlar lafta Atatürkçü, özde İttihatçı...
O yüzden Zeytindağı'nı falan doğru anlamaları da imkânsız.
Ne okurlarsa okusunlar, halklara karşı içlerindeki nefret, güç ilişkilerine karşı duydukları hayranlık ve tarih "ezberleri" hiç bozulmuyor!
Peki nedir Zeytindağı?
Özetleyeyim.
Falih Rıfkı Atay I. Dünya Savaşı'nda Cemal Paşa'nın emir subayı olarak Suriye ve Kudüs'te bulunmuştu. Adını Kudüs'teki tepeden alan kitabında o günlerde yaşadıklarını hikâyeleştirir Falih Rıfkı.
***
Bu kitapta "Filistin'i casus yuvasına çeviren ve İngiliz torpidolarıyla haberleşen Yahudiler", Arap milliyetçiliği ateşini yakan Hıristiyanlar ve daha pek çok şey anlatılır. Arapların Osmanlı ordusuna karşı ikircikli yaklaşımına, zaman zaman ihanete varan davranışlarına değinilmez mi?
Değinilir. Bazı yerlerde de Arap eşrafının Cemal Paşa'nın şiddetinden çok çektiği açık açık dile getirilir; Araplara karşı kullanılan yöntemler de pek onaylanmaz.
Bir yerde şöyle der: " Filistin için tehcir, Suriye için tedhiş ve Hicaz için ordu yöntemini kullandık ."
Ama hepsi bir yana, Falih Rıfkı'nın bu kitapta asıl gözümüzün önüne serdiği şey İngiliz ve Alman emperyalizmlerinin tezgâhları arasında sıkışmış kalmış "Türk askeri" ve İttihatçı yönetimin aymazlığıdır.
***
Beni kitapta fena çarpan bir anekdotu buraya alıp sizinle paylaşmak isterim.
"Bir gün Falkenhein'ın bir küçük subayının Şam'da gözüne kestirdiği binayı keyfinin istediği gibi zaptettiğini haber aldık. Patrikleri, Arap emirlerini, şeyhleri sıra sıra karşısına dizen sonsuz nüfuz sahibi Cemal Paşa, bu küçük subaya dert anlatmakta yenilmez güçlükler içine düşmüştü.
Paşa'nın aşınmaz mermerden sandığımız o kudret ve gururu küçük bir Alman subayının fiskesiyle alçı gibi çatlamıştı .
Bir düşüşün acı yasını ilk defa bu çatlaktan görmüştüm."
Neler neler var Zeytindağı'nda...
Mesela Halide Edib'in Suriye, Lübnan gezisi sırasında neden bazı İttihatçıların elini sıkmadığı konusu...
Mesela Süveyş Kanalı bozgunu...
Okumalı gerçekten de...
Ama ezberleri unutarak!