Herkes yerli sinemanın geçen yılki çıkışını alkışlıyor.
Ben biraz kararsızım.
Çünkü öyle bir sinema ki bu...
Erkek karakterler ya çok geveze ya da çok ketum.
Ya her davranışları, hatta mimikleri bile büyük anlamlar ifade ediyor ya da bir heykel kadar donuklar.
Kadın karakterler ya gerçek olamayacak kadar özgür ve hiperaktif ya da tahammül edilemeyecek kadar çaresiz ve pasif.
Öyle bir sinema ki bu...
Sokaklar dekor gibi.
Evler sanki mobilyacı showroom'u.
Öyle bir sinema ki bu... Çoğu hâlâ 1970'lerin vizyonu ve kavrayışıyla çekiliyor. (Bunu en iyi simgeleyen şey akıl sıra özgürce çekildiği iddia edilen cinsellik sahneleri!)
***
Öyle bir sinema ki bu...
Bu toplumun sıradan insanlarının sıra dışı öyküleri neredeyse yok!
Az fakat nitelikli izleyiciyi hedefleyen filmlerin kahramanları Sahaflar Çarşısı'ndan, Cihangir'den, Kadıköy Barlar Sokağı'ndan çıkmış gibiler..
Gişe hasılatını hedefleyen filmlerin kahramanları ise ne kadar parlak olurlarsa olsunlar birer karikatürden öteye gidemiyorlar.
İddialı magandalar, mahallenin delileri ve mafya "ağabeyleri"nden geçilmiyor; padişah karikatürü bile var ama Cumhurbaşkanı'nın babası gibi bir tornacıyı; bir belediye otobüsü şoförünü, hatta doğru düzgün bir hekim tiplemesini bile ne kadar arasanız bulamazsınız.
Sıradan insanların öykülerinden de geçtim, gerçekten sıra dışı olaylara da ilgi duymuyor bu sinema ve bu sinemayı besleyen medya...
Kimse "yahu neden HSBC binasının bombalanması veya Hrant Dink suikastı bir filme konu olmuyor?" diye sormuyor.
1970'lerde Ankara'da bir evde öldürülen 7 TİP'li gencin filmi neden yok hâlâ?
Başka ülkede olsa bu olayları bir biçimde öyküsüne yediren onlarca film yapılırdı.
***
Ama neymiş!
Bu sinema 2008'i zaferle kapatmışmış...
Neymiş?
On yerli film en yakın yabancı rakiplerine gişede nal toplatmış!
Güzel!
O filmlere de lafım yok!
Bazılarını ben de çok sevdim. Ama televizyonlarda bu hasılatlar konusu konuşulurken "sonuçta Türk sineması kazandı" falan denmiyor mu, hasta oluyorum.
Hayır efendim, o kadar uzun boylu değil!
Kazanan o filmlerin yapımcıları oluyor ama Türk sineması olmuyor.
Bu kadar kaçak dövüş, bu kadar klişeyle nasıl kazansın Türk sineması!
"Yeni yerli sinema"nın ne kadar yeni olduğu da tartışılır.
Eski Yeşilçam'dan o kadar da uzak değiller çünkü.
Fakat eski Yeşilçam filmleri kadar sempatik değiller.
***
Hem bana sorarsanız..
Şu pek izlenen televizyon dizileri var ya.. 90 dakikalık sakız haline getirilmeseler...
Çoğunun bu "yeni yerli sinema" ürünlerinden daha zengin, daha yaratıcı özellikler içerdiğini apaçık biçimde fark edeceğiz, eminim.
Sanatsal filmleri bir yana bırakıp soralım kendimize...
Şu ana kadar karakterleri Yaprak Dökümü'ndeki kadar vurucu, öyküsü Hatırla Sevgili'deki kadar izleyiciyi kendine çeken bir film izlediniz mi sinemalarda?
(Not: Yakında vizyona girecek "Güz Sancısı" 6-7 Eylül olaylarını kaçak oynamadan, göbekten girip anlatmayı deniyormuş. Bu çabayı çok önemli buluyorum ve merakla bekliyorum. Bu bakımdan geçen sezonun bütün eksik gediklerine rağmen en önemli filmi de Devrim Arabaları oldu, belirtmek isterim.)