Maşallah! Sinemalar yerli filmlerle dolup taşıyor.
Fakat bilmem fark ettiniz mi?
Üç Maymun ve Mustafa'nın yanında pek sessiz, hatta mahsun duran bir yerli film daha var sinemalarımızda.
Devrim Arabaları...
Hiç uzatmadan, baştan söyleyeyim: Son zamanlarda bu kadar sıcak, bu kadar insanca, bu kadar bize özgü izler taşıyan başka bir film seyretmedim.
Filmin öyküsüne gelince...
Gerçek bir olay!
27 Mayıs sonrası günleri yaşayanların çok tatsız biçimde hatırladığı, bugünün gençlerinin ise akıl erdirmekte zorlanacakları bir olay!
***
16 Haziran 1961...
Devlet Başkanı Cemal Gürsel'in çok gizli emriyle çeşitli kurumlarda çalışan 23 mühendis Ulaştırma Bakanlığı'nda bir toplantıya çağırılır.
Cemal Gürsel onlardan Cumhuriyet bayramı törenlerinde halkın karşısına çıkartılmak üzere tamamen yerli bir otomobil üretmelerini istemektedir.
Mühendisler bu emri (bazı sinema eleştirmenlerimizin bugünden bakarak yaptıkları yorumların aksine) "Cemal Aga"nın şahsi arzusu olarak değil, "devletin emri" ve Türkiye'nin dünyaya meydan okuyuşu olarak algılar.
Onlara Devlet Demiryolları'nın Eskişehir'deki Cer Atölyesi açılır ve çalışmalara başlanılır.
Ancak bir dakika...
Tamamen yerli bir otomobile 27 Mayıs yönetiminin bürokratları bile imkânsız proje olarak bakmaktadır.
Bu projeden rahatsız olan "karanlık güçler" de cabasıdır.
Üstelik bu işe baş koyan mühendis ve işçilere tanınan süre çok azdır.
Sadece 129 gün!..
***
Hatırlıyorum da...
Devrim Arabaları geçen hafta vizyona girdiğinde tereddütler içindeydim.
İçimden şöyle geçiriyordum...
Hıncal Ağabey gibi sıkı bir 27 Mayısçının bu filmi "muhteşem" olarak değerlendirmesi anlaşılır! Kaldı ki film onun pek sevdiği türden bir başarı öyküsü anlatıyor.
Eh, emirin demiri kestiği her durumu kahramanlık destanı sayanlar da filmden çok hoşlanabilirler!
Hepsi tamam!
Ama cunta liderinin emriyle bir grup mühendis ve işçinin otomobil yapma çabasından gerçekten iyi bir film çıkabilir mi?
Hele konusunun ideolojik göndermeleri ortada dururken...
Kuşkum ve duraksamam bundandı!
Sonuç...
Tolga Örnek'i böyle bir filmi yaptığı için...
Bize hem sıra dışı ölçülerde güzel, hem de tarihsel bakımdan "vefa anıtı" özelliği taşıyan bir film izlettiği için kutluyorum.
***
Film aslında yakın tarihimize ait bu olayın ötesinde şeyler de anlatıyor...
"Ya yaparsak..." meydan okuyuşunun güzelliğini...
İnsanın bir kez yapacağına inandıktan sonra engel tanımayışını...
Takım oyunu ve dayanışarak çalışmanın soylu gücünü anlatıyor.
Şimdi diyorum ki...
Ben daha fazla anlatmayayım, mümkünse siz gidip görün...
Filmin teknik, estetik ve ideolojik aksaklıklarına aldırmayıp içindeki "insan"a bakın...
Recep Usta'yı tanıyın hele!..
Oyuncu kadrosunun başarısının tadını çıkartın!
Ve sakın gözyaşlarınızın birikmesini; içinizin coşup ürpermesini engellemeyin!