OYUN, Türkiye'nin yakın tarihindeki "en hassas dönemi" ve "en hassas olayı" anlatıyordu. "Yarım Bardak Su", Demokrat Parti Lideri, eski "Başvekil" Adnan Menderes'in idamla sonuçlanan öyküsünde "sonun başlangıcı" olarak nitelendirilen yasak gönül ilişkisini, yürekli ama yine de "mesafeli" ve "dikkatli" bir üslupla sahneye taşıyordu. Oyunu izlerken, Türkiye'nin bugününe yön veren 1950-1960 dönemindeki son derece önemli olayların yeni nesillere sırf "politik kaygılarla" ne denli yetersiz ve yanlış aktarıldığını bir kez daha fark ettim. Bu nedenle Tiyatro Kedi'nin, Hakan-İpek Kadılar Altıner çiftinin ve Tarık Günersel'in "tarihe not düşme cesaretini" saygıya ve takdire değer buldum. Tabii muhteşem oyunculuk performanslarıyla "Yarım Bardak Su"yu ab-ı hayat gibi gırtlağımızdan aşağıya keyifle akıtan Can Gürzap, Ayda Aksel ve Çağrı Şensoy'u da... Öyle ki, bu dönemi anlatan televizyon belgesellerinin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Dönemi ve dönemin gizli kalmış olaylarını anlatan bir tek sinema filmi bile yapılamamıştı. Kennedy suikastinde kaç kurşun sıkıldığını, mermi çekirdeklerinin üstü açık arabanın hangi bölümlerine saplandığını bile ezberleyen insanlarımız, Tiyatro Kedi'nin salonunda kendi tarihlerine yabancı gözlerle bakıyorlardı. Kimileri oyunu "yüzeysel" bulup, eleştirdi. Kimileri tarihi gerçeklerin saptırıldığından söz edip, burun kıvırdı. Ama ben yakın tarihine hep "uzak" tutulmuş bir jenerasyonun üyesi olarak, kitaplarda rastlamadağım pek çok ince ayrıntıyı bu oyunda buldum. Başkalarını bilmem ama ben "yarım bardak su"ya baktığımda bardağın yarısının dolu olduğunu gördüm!