Midyat'ta dizi film setinde rol kesiyordum tam. Öyle bir sahne çekiliyor; 30 yıllık hayalim gerçekleşiyor. Çünkü İzzet Günay ustayla aynı karedeyiz heyooo.
Senaryo gereği lafımın hepsi hepsi 3 kelime. "Merhaba beyefendi nasılsınız?" deyip, iki adım öne atacağım sadece. Fakat daha merhaba derken dilim damağıma kaynak oluyor. Egüühaguu şeklinde konuşuyorum heyecandan. Yönetmen Cemal Şan kibar bir kardeş. Moralim bozulmasın diye sürekli suçu üstüne alıyor:
- Abi olsun. Zaten kamera seni tam takip edemedi. Abi üzülme zaten yüzünde ışık patlamıştı, diyerekten koltuk çıkıyor bana.
Tam kıvama gelip o zor cümleyi kuracağım anda da set kaptanı Şaban koşup kulağıma fısıldıyor:
- İçişleri bakanımız sayın Abdülkadir Bey buradaymış. Sizinle görüşmek istiyor.
Nasıl buradaymış yani. Midyat'ta mıymış sayın bakanımız.
- Mardin' de düğündeydi dün gece. Biz de gördük kendisini. Herhalde bugün de Midyat' a geçtiler.
Toplantı varmış
Telefonu açan koruma polisi; "3 dakika sonra bakan beyi bağlayacağım. Kontrol için önceden kendim aradım" deyip kapatıyor.
Ardından da bütün set işi gücü bırakıp, bu kez bakanın beni aramasını bekliyor. Şükür ki çok geç kalmıyor telefon:
- Savaş kardeş merhaba nasılsın?
- İyiyim sayın bakanım. Burada, Midyat'ta mısınız siz de?
- Yoo ben Mardin'den Diyarbakır'a geçtim. Valiler toplantısı yaptım. Şimdi Ankara' ya dönüyorum.
- Vah vaaah 1-2 saatle kaçırdım sizi. Buyurun bir arzunuz mu vardı?
- Sinan Aygün' ün araştırmasına ilişkin yazını okudum çok beğendim. Emniyet Teşkilatı ve bakanlığım adına teşekkür etmek istedim.
- Sağ olun sayın Aksu çok zarifsiniz.
- Keşke orada olsam sete ben de gelirdim. Mahsun da varmış galiba. Selam söyle ona da. Haydi kolay gelsin. Uçak bekliyor.
Bakan'a anlatamadığım olay
Ne yazık ki kısa sürüyor bu konuşma. Aslında bakanla yüz yüze gelebilsem anlatacağım ilginç bir olay vardı. Can sıkıcı, iç karartıcı bir olay. Bari aşağıya yazayım, buradan okusun bilgisi olsun.