Bedri Rahmi harika dizelerle anlatır; "İstanbul deyince aklıma martı gelir.
Yarısı köpük, yarısı gümüş, Yarısı balık, yarısı kuş.
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir. Bir varmış, bir yokmuş.."
Sesler, yüzler, sokaklar
Bugün yıldönümü ya, 45 yıl önce yaşanmış trajik bir süreçten, "27 Mayıs'tan" söz edecek olsalar, benim aklıma ne gelir peki?.. Bunu size değil iç sesimle kendime sordum. Yanıt flu, yarım yamalak anılar, sesler, yüzler, sokaklar.. Şöyle:
Radyo günleri!..
Üsküdar Selamsız yokuşunda ahşap bir ev. Baharın ılıştırdığı havaya rağmen gece soğuklarına gafil avlanmayışı sağlayan soba sökülmemiş henüz. Yanmadığı için üstüne tahta tepsiyi koyup, çaydanlığı, fincanı, şekerliği orada tutuyor anam. Nedenini asla sökemediğim bir telaş, kallavi bir merak sarmış hane halkını. Komodinin üstünde duran lambalı radyodan haber bültenine kulak kesilmiş dinliyorlar.
Yassıada saati
Aradan aylar geçiyor. Her gece konu komşu, uzak yakın akrabalardan oluşan gruplar bize toplaşıyor, radyo açılıyor ve yine pür dikkat dinleyiş başlıyor. Her gece dinlediğim için başlangıç sözleri çocuk belleğime kazınıyor adeta; "Müdafiler haaazır.. Sanıklar elleri bağlı olmaksızın getirildiler.."
Oh oldu- Kötü oldu!..
Epey sonra radyo susuyor, evdekiler başlıyor hararet tüten konuşmalara. Bağırtı çağırtı, yazıktır, günahtır, iyidir, oh olmuştur lafları savruluyor.. Bir gün sokakta, oyun sırasında aniden yanı başımda bitiveriyor babam. Ve durup dururken fiskeden öte şamardan geri bir baba tokadı patlıyor suratımda.
Baş belası
Ağlayarak eve kaçıyorum, anneme sığınacağım, lakin o daha da sinirli. Durmaksızın bağırıyor; "Başımızı belaya sokacaksın. Babanı hapse attıracaksın. Köpekler gülecek sonra halimize.."
Örfi İdare duyarsa!..
'Büyüyünce' anlatıyorlar. Mahkeme Başkanı Salim Başol'un Yassıada duruşmalarındaki başlama konuşmalarını ezberlemişim. Sokakta arkadaşlarıma onun taklidini yaparken duymuş babam. "Örfi İdare duysaymış, mahvolurmuşuz.."
Yani benim de aklıma İstanbul deyince bir masal gelir. Bir varmııış bir yokmuş..