Tam karşıda bir başka dükkan. Oradan da pres var; "Gel otur hocam. Bi kahve içmeden gidemezsin!.."
Genç bir çift oturuyor kapı önü masada. Başka müşteri de yok zaten. Selamlaşıyoruz. Yanlarına ilişiyorum:
- Ben Vecdi. Gündem'de gazeteciyim. Bu da arkadaşım Karen. Kahven gelince dikkat edin Savaş bey. Eski bir pavyon ritüeliyle getiriyorlar.
- Nasıl yani?..
Kahve gelince anlıyorum nasılını.Tabağı kağıtlarla sarıp sarmalamışlar. Çakmakla bir ucundan tutuşturunca tüm kağıtlar alev alıyor, kül olup dökülünce fincan çıkıyor ortaya.
Bak hele karşıdan kadim bir dost gelmekte. Bulutsuzluk Özlemi'nden Nejat yani. Kucaklaşıyoruz. O da oturuyor yanı başımıza. Şarkı, şiir konuşuyoruz bir süre. Derken yüzü yaşlı bir kurdu andıran o adam geçiyor yanımızdan. Göz göze geliyoruz, elini uzatıyor:
- Ben Abdülhamit. Selam olsun sizlere.
- !!!!
- Tanıdınız mı?.. Sarı Mercedes'te İlyas Salman'ın amcasını oynadımdı. Çılgın Bediş'te de Abdül'dü adım.
26 yıl olmuş Muş'tan geleli. Sabah akşam Yeni Melek Sokağı'nda, Azmi'nin artist kahvesinde iş bekliyormuş. Ne ona, ne kaderdaşlarına iş miş yokmuş nicedir. Nejat'la çok iyi anlaşıyorlar. Fotoğrafını çekiyorum muhabbetlerinin. (arkası yarın)