Ömer diye bir genç. Oturmuş içinden ne geliyorsa yazmış. Anlattığı şeyler çok sıradan, çok tanıdık. Ama neden bilmem; içimde bir yerde bir tele değdi satırları. Paylaşalım dedim, ben de size yazdım Ömer'i. Buyurun öyleyse; "Abim... Bunları size yazdım çünkü dertleşmek istedim. İsmim Ömer. 26 yaşındayım. Annem üçüncü, babam da dördüncü evliliğini yaptı. Ben çok küçükken ayrılmışlar. Sonrasında sürekli olarak annemin yanında kaldığım için, babamla gerçek bir baba oğul gibi olamadık hiç. Hep bir kopukluk oldu. Annem ise evli biriyle yaşıyordu o zamanlar. Adam kendi evi ve bizim ev arasında sürekli mekik dokuyordu ve benim için 'gönder şu p.cini babasına' diye anneme baskı yapıyordu. Çok dövdü beni. Küçüktüm elimden bir şey gelmiyordu. Adamın ailesi bize baskın yapıyordu sık sık. Akrabaları, karısı, çocukları gelip gelip camlarımızı taşlıyordu... Annemi ve beni tehdit ediyorlardı sürekli... Sonunda dayanamadım babama sığındım. Orada bir süre kaldım. Ama üvey annem babama 'ben seni çocuksuz kabul ettim' deyip ne yaptı yaptı beni gönderdi evden.
Eski bir gitar
Askere kadar Ortaköy'de şarapçılarla, sokak çocuklarıyla kaldım. Onlar kadar iyi dost yoktu bana. Eski püskü bir gitarım vardı kendi kendime öğrenmiştim. Sokak çalgıcılığı yaparak harçlık kazanır o arkadaşlarla bölüşürdüm.
Elbiselerim kirlenince çamaşır iplerinden aşırırdım. Bazen Taksim'de konsoloslukların önünde çalıp söylerdim. Turşucudan, börekçiden bayat börekleri alıp yerdim. Çoğu zaman sabahları bakkalların büfelerin önüne süt bırakırlardı ekmek bırakırlardı. İtiraf etmeliyim ki, onlardan da çok zaman alıp yiyip içtim. 4-5 kişi bir arada yatıyorduk Ortaköy'de... Taksim'de kaldığımda ise tramvay durağında sabahladığım günlerde hep ağlıyordum abi. Daha aklınıza gelebilecek her yerde sabahladım. Ama Allah'a şükür ne içkim var ne sigaram, ne de başka kötü alışkanlığım.
Askerden sonra
Antalya Karpuzkaldıran Özel Eğitim ve Merkez Komutanlığı'nda gitar çalıp şarkı söyledim askerde. Terhis olunca bir güvenlik firmasında çalışmaya başladım yatılı olarak. Koruduğumuz yerde yatıyorduk, İkitelli Başakşehir konutlarında. Ama projenin bir süre sonra güvenlik firmasıyla anlaşmayı bitirmesi üzerine oradan ayrıldım ve tekrar sokaklara döndüm... Kayışdağ taraflarında harabe bir yer buldum, Fındıklı mahallesinde. Orada yatmaya başladım... Gece Kadıköy'e kadar, Üsküdar'a kadar yürür çöp poşetleriyle bira şişesi toplardım. Gündüz satardım onları karnımı doyururdum. Annem de başka bir adamla evlenip, yaşadığımız evi satıp başka bir yere yerleşmiş. Babam ise emekli olup İstanbul dışında yaşıyormuş o kadınla öğrendim.
Aşık oldum ona
Sonra bir gün hayatımın kadınına aşık oldum. 2002 Şubat ayı... Biz çıkıyoruz. O gizli gizli gelip buluşuyor benimle. İşinden izin alıyor. Bir oyuncak mağazasında çalışıyordu o zaman. Ben kendimi ona farklı tanıttım. Utandım söylemeye, dışarılarda kaldığımı, ailemin olmadığını, karnımı nasıl doyurduğumu... Her gün onunla buluşup, börekçide bir şeyler yemek için geceleri uyumaz devamlı şişe toplar satardım. Her gün buluşuyorduk artık. Dakikalar, saatler geçer ve akşam olup eve giderdi o... Bende ağlardım gizli gizli.
En sonunda açıkladım her şeyi ona... Ağladık... Çok ağladık beraber. Uzak akrabadan biriyle sözlemişler onu küçükken. Dışarı kız vermek yokmuş onlarda. Duyunca yasakladılar görüşmemizi. Kaçırttılar benden onu... Çok dövmüşler, asmaya bile kalkmışlar, çok eziyet etmişler... Ama o yine de kaçtı bana. Eski, harabe bir yerde kaldık onunla haftalarca.
Yalan söyledik
Arkadaşlarım vardı. Para topladık, gün aldık nikah dairesinden. 2002 Haziran 28 de evlendik. Çengelköy'de bir oda tuttuk 50 milyona. O odada yiyip, orda yattık. Ben kolye satmaya başladım, o da evde boncuk dizmeye. Bir süre böyle idare ettik. Sonra ben yine bir sitede güvenlik işi buldum.. Evim de yakın olduğu için yürüyordum. Aldığım bütün parayı ne eksiğimiz varsa onlar için kullanıyorduk... Mutluyduk... Ama çocuğumuzun olmayışı bu mutluluğumuzu engelledi...
SSK'lı olduğum için eşime sağlık karnesi çıkardım... SSK'ya gittik anlattık durumu. 'Çocuğun olmama durumunu SSK karşılamaz. Özel duruma girer. Cebinizden ödeme yapacaksınız çocuklar için' dediler. Eşim 2 kere ilaçla intihara kalkıştı evde. Bir keresinde komşular şüphelenmiş hastanede midesini yıkadılar. Bir keresinde de ben eve geldiğimde yakaladım. Bu arada ailesi ile barıştı eşim, görüştü artık kabullendiler ama öylesine. Hep bir soğukluk var aramızda hiç evimize gelmediler. Ara sıra eşim gidiyor. Komşularımız ve iş arkadaşlarım hep bir kızım olduğunu zannediyor. Onlara o şekilde söyledim. 'Bir kızım var, kayınvalidem bakıyor' dedim.
Dertleşmek için
120 milyon kira veriyoruz şu an evimizde aslında bir çok eksiğimiz var. Ama bunları düşünmemeye çalışıyoruz. Ailesi devamlı soruyormuş 'çocuğunuz olmuyor mu?' diye. O da hep geçiştiriyormuş. Çok ağlıyor evde. Ben de çalıştığım yerde, kulübede devamlı düşünüyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bu konuda size yazmaya karar verdim...... Durum yalansız ve bütün açıklığıyla budur. Şu an bir İnternet cafeden yazıyorum size ve inanın ağlamak üzereyim.
Tek isteğimiz çocuk sahibi olabilmek için tedavi görmek. Sadece sadece paylaşmak için yazdım seninle abi. Ola ki bir doktor, bir hastane yetkilisi çıkar da; 'Gelin be evlatlar. Madem bu kadar arzulusunuz, biz de size yardım edelim. Allah da taktir ederse bir yavrumuz olur' deyiverir. Çok şey mi bunu istemek abi? Seni seviyoruz. Allah'a emanet ol...