Bizim meslekte, özellikle de polis muhabirliğinde afacanlıklar sık görülen, şakası yapılan, bilahare kulaktan kulağa geçen anılara, anekdotlara dönüşen durumlardır. Ancak bu türden olayların yasalara karşı gelerek, birilerini hırpalayıp, hor görerek, canlarını sıkıp, acıtarak yapılması hem meslek adabı hem de insan ilişkileri açısından hoş karşılanmaz.
Aklım başımda şükür ki!..
Dün Hürriyet'in sürmanşetine taşınan haberi bu açıdan değerlendirince üzüldüm doğrusu. Çünkü "cinayet mahalline kapı kırarak girdiğim", olayı soruşturan polislere de; "Ben çok kindarımdır, sizi bilahare fena ederim" türünden tehdit savurduğum yazıyor. Sanırım bu haber yanlış bir istihbaratın ürünü. Çünkü bu şekilde davranışın ne afacanlıkla ne beceriyle ne gazetecilikle, hatta ne de insanlıkla uzak yakın bir ilişkisi olmadığını iyi bilirim. Ayrıca buna aile ve meslek terbiyem müsaade etmez. Meslek gereği yıllarca yan yana çalıştığı bir teşkilatın mensuplarına böyle konuşacak kadar saygısız da değilim, kaba saba yöntemlerle ve yasaları çiğneyerek habercilik yapacak kadar salak da...
Haa, ola ki cinayet mahallinde nasıl bir çalışma yapıp atlatma haberi nasıl yaptığım konusunda merakı olanlar vardır. Buna en güzel, en doğru yanıtı bizzat olayı takip eden polis arkadaşlar verecektir. Bir zahmet sorsanıza.