Bir pankart gördüm önce. Siirt'in caddelerinde tur atarken; başbakan konvoyunun geçeceği bir kavşakta açılmıştı o pankart. Kocaman harflerle "Yiğit Düştüğü Yerden Kalktı" yazıyordu. Yıllar önce Siirt şiir okuyup mahpuslara düşen Erdoğan'ı daha sonra bu kentten milletvekili yapıp hükümet başkanlığına, Başbakanlığa gönderen Siirtlilerin daha anlamlı ne lafı olabilirdi ki? Hızlandırılmış bir programın takipçisiyiz hepimiz bu hepimizden kastım basın mensupları önce göğsümüzü kabartan maden ocağının açılışı ardından sıralamasını şaşıracağım kadar yoğun bir Siirt programı, Tahin-Pekmez fabrikası açılmasından, park-bahçe açılışına fakir-fukara evlerini ziyaretten iş adamalarıyla muhabbete maçtan canlı yayına oradan oraya koşuşturmayla geçen bir programdı bu.
HAYDİ STADA
Her bir kısmını atlıyor, bu günlük Siirt Atatürk Stadyumuna yani önceki geceye götürüyorum sizi. Fıstık festivali kapsamında ilk stadyum konseri ünlü yorumcu Orhan Hakalmaz'ın. Harika orkestrası eşliğinde kendi de sazını sözünü savurarak muhteşem bir halk müziği dinletisi yapıyor. Hakalmaz, Başbakan ve eşi, İçişleri ve Bayındırlık Bakanları, yeni milletvekilleri, valiler yüksek bürokratlar ve stadı dolduran binlerce Siirtli.
"OKUSANA ABİ"
Orhan kardeş, Yemen türküsünü bitirdikten sonra kalabalık arasında beni görüyor ve bir sürpriz yapıp şiir okumam için sahneye çağırıyor. Kapris yapacak halimiz yok ya, çıkıyoruz elbette. Selam kelam faslından sonra tevazu gösterip "Aslında burada benden daha güzel şiir okuyan biri var. O da Tayyip Beydir. Sanırım bizi kırmaz ve biraz sonra sevdiği dizeleri paylaşır bizimle. Ama kendisinden ricam sakın başını derde sokacak bir şiir okumasın!" Bu söze başbakan ve beraberindekiler çok gülüyor. Sonra da tribünlerden toplu bir çağrı yükseliyor. "Başbakanım bize şiirler oku"... Bu slogan karşısında karizmam biraz sarsılır gibi oluyor, ikinci plana düşmenin tarifsiz hüznü sarıyor benliğimi. Ama kendi düşen kendi kaşınan ağlamaz. Ben ettim ben buldum yalan mı?.. Son bir gayretle maneviyatımı toplayıp Cahit Sıtkı Tarancı'dan "Gençlik Böyledir İşte" ve "35 yaş şiiri"ni peş okuyorum. Babasını çok kısa önce kaybeden Emine Erdoğan'ın özellikle; "Neylersin, ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerede, nasıl ve kaç yaşında, bir namazlık saltanatın olacak, taht misali o musalla taşında" bölümü gelince göz yaşlarını tutamadığını ve ağlamaya başladığını görüyoruz.
VUR ŞU TOPA BAŞBAKANIM
Onunla birlikte pek çok kişi duygulanıp ağlıyor belli ki Tayyip beyde son derece etkilendi ve zor tutuyor kendini. Sonra birkaç türkü daha çığırıyor Orhan Hakalmaz ve az sonra mikrofon tekrar bana geliyor. Orhan'ın yanına gidip "elçiye zeval olmaz. Vatandaşlar ısrarla başbakanımızdan da şiir dinlemek istiyorlar. Hadi gidip mikrofonu kendisine verelim" diyorum. Ardından birlikte şeref tribününe gidiyoruz. Yanına gidince diyorum ki; "Sayın başbakanım ille ki arzumu soracak olursanız, üstat Necip Fazıl'dan Kaldırımlar şiirini rica ediyorum sizden" kulağıma eğilip "onun tamamı ezberimde yok" diyor ve ayağa kalkıp stadyuma sesleniyor "madem ki bu yollarda beraber yürüdük o zaman şarkımızı şiir kısmını ben okuyayım sonrada şarkıyı bir ağızdan söyleyelim. Ardından aynen de söylenen oluyor. Yani binlerce ağız Tayip beyle aynı şarkıyı söyleyerek coşkuyu doruklara taşıyor: "Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda." Dün şöhretler maçının başlama vuruşunu yapan Erdoğan'a halk "Vur şu topa Başbakanım" diye bağırıyordu. Bu söz sanki Brüksel yolunda bir mesaj gibiydi.