Ayağımın uğurunu seveyim, ben daha Budapeşte Havaalanı'na indim ki; ortalık polis bayramı gibi oldu. Uçaklardan birine bomba ihbarı yapılmış. Aman zaman, hangi uçaktadır filan derken THY uçağında demezler mi? Gerçi ben Macar Havayolları'yla geldim ama Frankfurt'a giden THY uçağı ihbar alınınca, en yakın olan Budapeşte'ye indirilip aranmış.
Korktum valla
Şimdi ben bunu açıp gazeteye söylesem, hadi oradan sen gittiğin yerden haberin girsin diye sahte ihbar yapmışındır diyen olur deyip, korkuyorum haberi iletmeye. Sonra dışarı çıkıp gelişimi dört gözle bekleyen rehberlerle buluşuyorum. O rehberler dünyanın en büyük dans organizasyonlarından olan Dünya Folklor Olimpiyatı organizasyon komitesinden. "Ey efendi senin ne işin var elin Macar diyarında. İlaveten folklor molklor ne ayak?" diyeceklere teessüflerimi bildiririm. Şu sefil satırlarını okuduğunuz fakir-i pür taksir kardeşiniz geçen yüzyılın, yanim 20. asrın son 30 yılını komple bir halk oyuncusu olarak geçirmiştir.
Leylim ve çepikli
Yani komple dediğim; tek bir bölgeye bağlı kalmadan; Bitlis, Elazığ, Gaziantep, Kars, Diyarbakır, Van, Bayburt, Silifke ve Kılıç Kalkan'dan Aşık Maşuk oyununun 'Bıyıklı'sına her bir yöre folklorunu oynar, öğretir, hatta müziklerini bile çalar. Ahir ömrümüzde sabi sübyan yaşlarımızdan başlayarak, saç sakal ağartıncaya kadar performanslara katıldığımız harici memleketlerde sahnelere çıkarak yurdum danslarını yedi düvele yaydığımız sayısız milli forma giyişimiz vardır. Ben şimdi buradan kendimi anlatmayı bırakayım da 65 ülkenin katıldığı bu dev Folklor Olimpiyatı'ndan bilgi sızdırayım size.
İşte bizim evlatlar
Türk Folklor Kurumu, 40 yıllık bir amatör kuruluş. Bu muhteşem organizasyonda ülkemizi folklor kurumunun aslan parçaları temsil ediyor. Çoğu konservatuvarlı, okumuş çocuklar. Sadece Macar ahalisi değil diğer ülkelerin halk dansçıları da bizim Artvin ekibinin hızına, Zeybek oynayan efelerimizin vakarına, Kırklareli'nin coşkusuna ve ille de bin yılın duayeni Üstün Gürtuna'nın davuluyla sergilediği Karayılan oyununa vuruldu. Hele bir de Bitlis ekibi çıkıp zurnanın peşreviyle Ağır Kevenk'e girdi mi binlerce seyirci ayaklanıp Tatvanlı Şevki Hoca'nın öğrencilerini alkışlıyor.
Buralar ve bizim oralar
Size matrak bir şey söyleyeyim. Macaristan'da gezmekle, Konya'nın, Kayseri'nin filan bir kasabasında gezmenin hiçbir farkı yok. Özellikle de camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, burçlar yönünden. Osmanlı atalarımız bu muhitlerde binlerce yıl ve bin atlı akınlarla dolaşıp fetihler yapınca, mimari olarak da masraftan kaçınmamış tesis üstüne tesis dikmişler. Macaristan'da Laz müteahhit olmadığından eski eserler yıkılıp, yerine; iş hanları, kooperatif dükkânları yapılmamış. Ama benim aklım bir yolunu bulup, ne yapıp edip Estergon Kalesi'ne kapağı atmakta.
Bak sen densizliğe
Çünkü hatırlıyorum bir sohbetimizde eski Kültür Bakanımız Namık Kemal Zeybek anlatmıştı. Kalenin müze olarak ziyarete açılan bölümlerinde bir resim varmış, o resimde de İsa'yı çarmıha gerenler Yeniçerilermiş. Bakan Zeybek, oradaki yetkililere "Bu ne saçmalık" diye sorunca; o yetkililer cevap vermiş: "Bizim kusurumuz yok. Bu resmi bize Vatikan'dan Papa gönderdi." demişler. İşte niyetim bu yüzden oralara gitmek; o palavrasyon resim orada hâlâ duruyorsa ortalığı biraz ayağa kaldırmak, hareketlendirmek. Şimdilik hosçakalın. Yani mahalli dille hepinize VİSLAT...