Dışişlerinde İsrail-Filistin konusunda özel bir uygulama var. Büyükelçiliğimiz Tel Aviv'de ve İsrail'le ilişkileri kotarıyor, Kudüs Başkonsolosluğumuz ise bu özel durum gereği büyükelçiliğe değil doğrudan Ankara merkeze bağlı. Büyük bir memnuniyetle gördüm ki bunca zorlu koşul arasında diplomatlarımız hem İsrail'le hem de Filistin'le son derece sıcak, samimi ilişkiler kurmuşlar. Bu sadece diplomasi alanında değil, gündelik yaşam içinde de kendini gösteriyor. Türkler'i herkes çok seviyor çok güveniyor... Gecikmiş bir teşekkürü hemen ileteyim. Tüm dışişleri personelimiz orada bulunduğum süre içinde inanılmaz bir yakınlık gösterip her konuda yardımcı oldu. Bunu benim için yapmadıklarını, tüm yurttaşlarımıza yaklaşımlarının bu doğrultuda olduğunu rastlaştığım herkesin ağzından duydum...
ŞAŞIRDIM DOĞRUSU
Ramallah'a hem de çok gergin bir süreçte girişime, Yaser Arafat'a ulaşmama da Elçilik ve Kudüs Başkonsolosluğumuz yardımcı oldu örneğin. Güvenli bir şekilde gidip gelebilmemi sağlamak için her önlemi aldılar. Ancak içeri girdikten sonra olay elbetteki gidenin marifetine, daha da fazlası karşılayanların tarzına tavrına kalıyor. Şaşırarak, yadırgayarak ve üzülerek gördüm ki Filistinliler'in durumu çok parlak değil. Özellikle Yaser Arafat ve ekibinin yanlışları hem kendileri için sonun başlangıcına hem de Filistin halkının daha da güç günlere gidişine sebep olacak.
KİŞİSEL ÇIKARLAR
"Tunus'tan gelen kadro" tabir ettikleri o ekip. Yani Arafat'ın yakın çalışma arkadaşları şimdi birer rant kollayıcısı durumundaymış. Kimi diyelimki beyaz eşya ve elektronik karteli oluşturmuş; kimi inşaat. Eğlence yerlerini kontrol eden bu ekipten biriyken , otelleri, otomobil alım satımını ve daha bir dolu sektörü sevk ve idare edenler hep aynı kadrodan. Rüşvet, yolsuzluk, baskı, tehdit, vurma kırma bir kene gibi yapışmış yakalarına. Bir yanda canı pahasına özgürlük vatan millet yoluna mücadele eden yığınlar, bir yandan kişisel çıkarlarını milli çıkarların üzerinde tutan bir avuç yönetici. Bunları sırf İsrailliler söylese yalan dersin, propaganda dersin, geç dersin. Ama bizzat Filistinliler'in ağzından duyunca yok sayamıyorsun elbette.
İSYANA DOĞRU GİDİŞ Mİ?
Ramallah oldukça zengin bir kent. Her yanda, bölgede mebzul halde bulunan o çok özel ve güzel taşlarla yapılmış koca bahçeli, yüzme havuzlu villalar dolu. Oteller, hastaneler, okullar gayet modern, bakımlı. Ancak şehrin içinde yoksulluk, yoksunluk kol geziyor. Dünyadan akan milyarlarca doların nereye gittiğini bugün olmasa yarın soracaklar birileri birilerine elbette. Son günlerde iyice ayyuka çıkan itiraz sesleri, için için isyana harlanacak birer ateş parçacığı. Arafat'ın kaldığı Mukata karargahı ise evlere şenlik. Kapısında pasaklı, çapaçul, disiplinsiz muhafızlar. İçeride dil bilmez, yol yordam bilmez bir alay görevli, bütün dünya medyası ayaklarına kadar gelmişken,onları baş tacı edip konuşup, anlatıp propaganda yapacakken kapılarda bekletmeyi, bahçe köşesinde güneş altında pişirmeyi, saatler sonra kabul edip 3 dakikada yaka paça dışarı itmeyi marifet sayan bir grup beceriksizden oluşuyor bu kadro. Bence Arafat'ın dostları bunlarsa düşmana, hasıma ihtiyacı yok.
BEKLEYİP GÖRECEĞİZ
Sözün özü kafamızda kurduğumuz, yücelttiğimiz o mücadeleci, o vatan millet uğruna canını hiçe sayan, tanklara, zırhlara taşla sapanla karşılık vermeye çalışan, intifada sürecinde her biri birer kahraman olarak ortaya çıkanlara saygımı sevgimi saklı tutarak söylemeliyim ki ben bu Filistin yöneticilerinden hazzetmedim arkadaş. Icığını cıcığını çok iyi bilmem. Konunun teorik- pratik gelişmelerine bazı dostlar arkadaşlar kadar hakim değilim ama gözlemciliğime, önsezilerime de güvenirim doğrusu. Gidişat iyi değil, yazın bir kenara ve bekleyin olur mu?..
