Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SAVAŞ AY

Bedrettin Mahallesi'nde 'helekopter' vakası!..

Şişhane'den
Kasımpaşa
'ya inerken sağınızda kalan mahallenin adı Bedrettin Mahallesi'dir. Ora ahalisi rivayet eder ki: "Haliç yıkımları sırasında haritadan silme kararı çıkmış evlerine. Amma devrin belediye reisi Dalan'ın göynü kendiyle adaş mahalleyi yıktırmaya rıza göstermemiş..."

Hela kuburu mu?..
Dün oralarda gezmedeydim. Dediler ki: "İyi etti, hoş etti kıymadı bize Bedrettin Dalan. Lakin gelip mahallenin orta yerine koca bir baca dikti. Haliç'i gözleri gibi yapacak diye altına boru filan yerleştirdiydi ya. Hah işte; o boruların ucunu bu bacaya bağladı. Yaz vakitlerinde Haliç'in bütün fena kokuları bu bacadan semte yayılıp, hela kuburuna çeviriyor her yanı..."

'Helekopter'
Bir gün o bacanın çevresinde otlar, ağaçlar, yapraklar çer çöp ne varsa öyle bir havalanmış, öyle gürültüler de çıkmış ki; "Helekopter iniyo sandık" diyor bir yaşlı teyze. Sonra bakmışlar 'helekopter' filan yok, bomba gibi patlayacak sanıp kaçış kaçış olmuşlar tee Şişhane Yokuşu'na kadar.
İlk fırsatta Topbaş Başkan'la görüşüp; "Başkanım hallet şu baca işini gözüne kurban" diyeceğim.

Cıız diye bir şey!..
Haaa... Dur dur! Ben asıl başka bir söz verdim orada ki onun beklemesi filan da yok. Orada, şeker pembesi boyalı, kagir-ahşap karışığı evde oturan Göksel çocuğun ailesine öyle cız yaptı ki içim; hem de yeminli kuranlı söz verdim, tutmamak hiç olmaz...

Kafasını güm diye!..
Siz tanımazsınız Göksel çocuğu elbette. Zaten ben de yeni, düneyin yaptığım o gezentide tanıdım. Yani tanıdım diyorum ama öyle el tokalaşması, selam kelam filan olmadı aramızda. Ben onu gördüm, izledim, o bana baktıı, baktııı, baktı... İşte bütün olan biten bu aramızda... Sonra o garip, o vahşi havyan ulumasına benzer ürkütücü seslerinin hem de en tizine çıkıp, kaldırdığı gibi yere yere attı kendini ve art ardına taş zemine vurdu kafasını güm güm...

Umut fakirin ekmeği
Sonra birden 'tek oyuncağını' yani sarı süpürgesini aldı eline ve zaten yarısı yolunmuş tellerden geriye artan iskeleti daha da bir soymaya başladı çeke kopara. Sonra yine o dayanılmaz uluma sesi, yine yerlere gümbedek kafa atması... Bir de yarım yamalak doğruldu ki; kaşı gözü kan revan...

30 sene bu!..
Offf!.. Bu manzaraya yürek dayanmaz... Dar arttım kendimi
odadan dışarı. Babası, annesi, haminnesi gelip önüme durdular ve tek tek aynı cümleyi kurdular: "Biz 30 senedir dayanıyoruz ya Savaş Kardeş?.."
Anladınız işte. Göksel hem spastik hem de zeka özürlü bir çocuk. Aslında yaşı kırka yakın da büyüyüp gelişmediği, el kadar bir şey olduğu için çocuk demek daha uygun düştü Göksel'e... Bin kez doktora gösterilmiş, hep aynı "düzelmez" cevabı gelmiş ama, umut fakir ekmeği öyle ya!..

'Lüküs mü lüküs!..'
Aslında 5 sene evveline kadar sırf zeka özrü varmış Göksel'in. Bedeni böyle içe içe çekileli, ağzı burnu, eli kolu ayağı böyle çarpık çarpık olalı son beş seneye dayalıymış. Arık toprak yüzü çatlak çatlak olmuş haminne diyor ki; "Bir gün dışarı çıkardım hava almaya. Onun beline, benim elime bağlı bi kayış vardı hani kaçmasın
diye. Aha tam şurada, elektrik direğinin tam altında bir mavi otomobil durdu lüküs mü lüküs. Oradan kerliferli bir adam camı açıp bizimkine sordu: 'Delikanlı saat kaç' dedi. İşte o kadar normaldi yani görünüşü. Başkaları da ona keza. Dışarlardan bakanlar hiçbir şey konduramazdı benim aslan torunuma. Duruşu, bakışı, tavrı öyle normaldi işte aah!.."

Nazara geldi ahh!..
Sordum sordum da, hep aynı usul geldi cevaplar. Aile birliğinin kararı eski ve kesin çünkü. "Onda hastalık filan yok. Nazar var. Hatta belki de büyü bilem var" diyor, başka şey kondurmuyorlar oğullarına. Sonra da nazar tarihi veriyorlar kendilerince: "Sünnette nazara geldi bu oğlan. O vakte kadar bi şeyi yoktu" diye...

Hırsızın deyyusu
Kötünün de kötüsü bunca yoksulluğa rağmen hırsız girmiş de oturaklı sakat arabasını bahçeden çalıp götürmüş Göksel'in. Bak gidinin soysuzuna. Hırsızın bi de deyyusuymuş o rezil herif ha!..
Üfff!.. Zaten günde en az dört sefer altı değişiyormuş ve çocuk bezi parası handiyse iflasa sürüklemiş aileyi...

Pamuk eller
Neticeten istedikleri bunlar işte... Oturaklı bir sakat arabasıyla bir de biiir çuval dolusu çocuk bezi her ayın başı...
Len üç vakte kadar bulmazsam adam değilim be! Söz verdim mi tutarım, bulurum dedim mi ille bulurum, uçarı kaçarı yok... Peki var mı bana destek atacak iyi kişiler?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA