Kentin güvenliği ve polisiye olaylar direkt olarak valiye sorulur mu? Emniyet Müdürü'ne sorman gerekeni niye Vali'ye soruyorsun ki?"
Dünden beri bunu soruyorlar bana. Sadece bazı okurlarım değil, meslek abilerimden de birkaçı soruyor bu soruyu.
Evet... İlk bakışta öyle geliyor insana. Neden Vali Muammer Güler'e soruyorum da Celalettin Cerrah'a sormuyorum. Koca metropolde işlenen vukuat-ı adiye cinayetler ve kapkaç olayları polisin başmüdürü dururken valiye mi sorulur?
Sunucu kim?
O zaman soruya soru:
- Bu koca metropolde yapılan iri kıyım operasyonları; medyatik değerinin yüksek olacağı başından belli "ağır tonajlı uyuşturucu yakalandı" açıklamalarını neden Cerrah değil de hep Sayın Valimiz yapıyor?.. Neden işlerin sarpa sardığı, problemli ve gıllıgışlı gelişen olaylarda basının ve kamuoyunun karşısına Emniyet Müdürü Cerrah çıkıyor da, "helal olsun" çekilecek icraatların sunucusu neden hep Sayın Valimiz Güler oluyor?
Nasıl tavır bu?
Haa yeri gelmişken, Vali Bey'in bu andığım açıklamaları yaparken takındığı tavrı, jargonunu, jest ve mimiklerini biz değil, vücut dili uzmanları yorumlarsa, ortaya üst düzey bir bürokratın değil başka çeşit bir dünya adamlarının tavrına benzer bir tavır çıkartacaklarına eminim...
Memleket sallandı!..
Gelelim dünkü meselenin devamına. Erman Toroğlu da sordu. Aziz Yıldırım ve Serdar Bilgili'ye 10 metreden ağız dolusu küfür edilirken Vali Bey hemen yanı başında oturuyordu başkanların. Sonra aynı gece Basın Kulübü'ne çıktığında "Tertemiz maç oldu. Güvenlik sıkı tuttu. Herhangi bir hadise meydana gelmedi" dedi. Oysa görüyoruz ki hadisenin ağa babası çıktı ve hâlâ da devam ediyor. Vali'nin "olaysız geçti" dediği derbi maçı Beşiktaş Başkanı'nı istifa ettirdi memleket sallandı yalan mı?..
Tahlil meselesi
Sonra yine aynı programda, yani Basın Kulübü'nde Tarlabaşı'yla ilgili sorulara; "Tarlabaşı'nı iyi okumak, iyi tahlil etmek gerekir!" yanıtını verdi.
Tahlil ve teşhis etmek de sizin işiniz, tedavi etmek de sayın vali. Kamuoyunun karşısına çıktığınızda sadece tahlil yapar bırakırsanız fena yaparsınız.
Kendin bak!..
Aslı Selçuk; "Bizi yerlerde sürükleyen kapkaççıları yakalayacak mısınız?" sorusuna, polis yetkililerinin, 'Biz bölgeye giremiyoruz. Tehlikeli yer. Ancak,
kendiniz gidip bakabilirsiniz'
yanıtı verdiğini söylüyor. Bu yanıt sizi de bağlamaz mı Sayın Valim? Bu sözler aynen Lucescu'nun "özgüvenimi kaybettim" deyişine benzer ki, sonu fena gelir.
Olur mu böyle?..
Güzel laftır. "Devlet her zaman 18 yaşında" derler ve doğrudur Vali Bey. Öyleyse yanıt verin lütfen; "Ne demektir polisin, görev yaptığı bölgenin belli kısımlarına girememesi?" Olur mu böyle şey?..
Orda bir semt var yakında!..
Hemen ekleyeyim; devletin oraya girmesi copla, tabanca-tüfekle, panzerle filan değil, sıcacık, yumuşacık olmalıdır en başta. Bunun yolu da öncelikle il valisinin tüm kenti çıplak gözle görmesinden geçer. Bilmem Sayın Güler o labirent sokaklara hiç gitti mi? Bir kapıyı çalıp, tanrı misafiri olup bir bardak çay içti mi oralarda?
Kurdela kesin amma!..
Hacıhüsrev'e, Kulaksız'a, Sultan Mahalle'ye', Lonca'ya, Sarıgöl'e, Kadırga aralıklarına, Zeytinburnu loşluklarına, Langa çıkmazlarına piyade geziler düzenleyip bir kahvehaneden içeri girip iki laf beli kırdı mı ahaliyle? Bu Şehri İstanbul sadece ve sadece Levent, Etiler, Ulus, Nişantaşı'ndan ibaret değil ki. Ayrıca valilik görevi dediğimiz şey VIP salonları ve pist başlarında; "hoş geldiniz-güle güle gidiniz" protokolleriyle, açılış kurdeleleri kesip, ağır toplantılara şeref konuğu olmaktan, 5 yıldız otellerde üç gün üç gece süren malum düğünlere misafir gidip coşmaktan ibaret değil ki.
Meşakkatli yol amenna!..
Sizi üniversite kafelerinde gençlerle, ilk mektep kapılarında velilerle, bazı amatör küme maçlarında tribünlerde, balıkçılarla köprüde, duraklarda şoförlerle, kentin her bir yerinde ve herkesle birlikte görmek istiyoruz Sayın Vali. Böylesi zordur, meşakkatlidir, risklidir amenna. Ama İstanbul da buduuur, İstanbul'a efsane vali olabilmenin yolu da...