Bizim gençliğimizde bu "kafayı yeme" deyiminin cinsel bir içeriği vardı. Sonra bir anlam kayması oldu ve deyim "çıldırmak" anlamında kullanılmaya başlandı.
Eskiden "çakma" ve "kanka" gibi laflar da yoktu ona bakarsanız... "Goralı sandviç" de yoktu... Genç kızlar zeki görünmek isterler, aptal görünmenin erkeklere daha çekici geldiğini sanarak "peltek e sesiyle" konuşmazlardı.
Demek ki biz de rahatlıkla kullanabiliriz:
Bunlar sapıtmışlar...
Bunlar kafayı yemişler... Bunların gözleri dönmüş...
Bunlar zıvanadan çıkmışlar...
Kimler mi?
Şeriatçı paralel çetenin sözde liberal hınk deyicileri.
Uzun süre, paralel seccadeden aldıkları işaret üzerine "Tayyip ölecek" lafını yaymaya çalıştılar. Bu zırvaya inananlar arasında, pek akılcı ve pek alafranga geçinen mason tanıdıklarım da vardı! Bazı ahmaklar da Taksim güruhundan bir parti kurmasını ve iktidara yürümesini bekliyorlardı...
Sonra baktılar ki "Tayyip" ölmüyor, vazgeçtiler.
Bir ara "bu böyle devam edemez, mutlaka birşeyler olacak" çamurunu denediler.
İma ettikleri elbette geleneksel "asker darbe yapabilir" sopasıydı. Yapabilir demek aslında "yapsa ne iyi olur" demekti.
Sonra baktılar ki askerden tık yok, bundan da vazgeçtiler.
Şimdi iki koldan oynuyorlar: Bir yandan "faşizm geliyor" diye zırvalıyorlar, bir yandan da "Tayyip'i cumhurbaşkanlığından indirebilir miyiz" diye kıvranıyorlar.
Yok, bu artık, gene geleneksel olmuş "seçime hile karıştı" numarası da değil. Onu Kemalistler'e bıraktılar.
Cumhurbaşkanının yargılanması gayretindeler!
Bunu bekleyen, bunu fiştekleyen pis pis haberler düzüyorlar.
Meclis araştırma yapmış, cumhurbaşkanının "göreviyle ilgili" konularda cezai sorumluluğu yokmuş ama "gerçek bir kişi olarak" eylem ve işlemlerinden dolayı hukuki sorumluluğu tammış.
Hangi uyanık bu araştırmayı yaptıysa, Anayasa'yı açsın baksın.
Anayasa'nın 105. maddesinin üçüncü paragrafı, "vatana ihanetten dolayı TBMM üye sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır" diyor.
Bir zamanlar ortalıkta profesör ünvanıyla dolaşan, Kenan Evren'in kankası Orhan Aldıkaçtı, Türkçe'si zayıf olduğu için "suçlandırılabilir" yazmamış, "amir hüküm" gibi yazmış, "suçlandırılır"...
O kadar. Başka hiçbir kayıt ve kural, hiçbir müeyyide yok.
Cumhurbaşkanını ancak bununla suçlayabilirsiniz. "Sorumluluğu tam" demek de "görev süresi bitmeden dokunulabilir" anlamına gelmez. Adam öldürse, yargılamak için 10 Ağustos 2019 akşamı mesai saatinin bitimini bekleyeceksiniz. "Önceki görevleri sırasında adam öldürmüş" de olsa gene dokunamazsınız, gene aynı günün akşamını bekleyeceksiniz.
Bu madde Tayyip ya da Abdullah ya da Ahmet ya da Süleyman ya da Turgut ya da Kenan için değil, "cumhurbaşkanı" için geçerlidir.
Hiç öyle "dünya örnekleriyle kıyaslamaya" falan da kalkmayınız.
Dünya örnekleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı bağlamaz. Avrupa Birliği'ne üye değiliz, daha üst merci falan da yok.
Ne yapalım, değiştirelim dedi, yanaşmadınız.