Farkında değildim vallahi, Taha Akyol yazınca uyandım: Otuzlu yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanlık kuruluna "Genbaşkur" denirmiş!
Parti başkanı, başkan vekili ve genel sekreteri bu kurulu oluşturuyorlar.
Atatürk'e de "Genbaş" diyeceklermiş ama tuhaf kaçar diye dememişler galiba...
Araştırdım, yalnız bu da değil, bir de "Genyönkur" var, ne olduğunu anladınız. Bir de "Partikur" var, o da belli.
1935 tarihli ve büyük ölçüde Recep Peker'in eseri olan parti tüzüğüne göre, "Türkçe konuşmakta bulunmuş ve Türk kültürünü benimsemiş olan her yurddaş" partiye "izdeş" olabiliyor...
Milletvekiline "saylav", meclise "kamutay" denildiğini, CHP'ye Nurullah Ataç tarafından "Kamubuyurum Tüz Bölemi" isminin önerildiğini hep bilirdik de bu yeni bilgiler ilaç gibi geldi.
Bu arada hayrettir, merhum Nurullah Bey, Ata olan ikinci ismini Ataç yapıp soyadı edinmiştir de, niçin Nurullah gibi buram buram Arapça kokan ilk ismini değiştirip Alptemuçin, Börtücene, Kurtcebe, İstemi ya da kısa yoldan Camoka falan gibi bir Moğol ismi almamıştır acaba?
Denizaltılarımıza da neden hep "ay"la biten isimler verildiğini merak etmişimdir... Atılay, Yıldıray, Saldıray, Batıray... Mürettebat genellikle Karadenizli gençlerimizden seçildiği için mi? (Ha pu pizum tenizaltu tüşman cemulerune saldıray, hepisuni batıray!...)
İnsanın aklına hemen Sovyetler Birliği geliyor.
Orada müthiş bir "yeniden adlandırma" modası vardı. Bu bir devlet politikasıydı. En başta Saint-Petersburg "Leningrad" yapılmış, sonra Nijniy-Novgorod'un adı "Gorkiy" şeklinde değiştirilmiş, Çaritsin elbette "Stalingrad" edilmiş, rejimin bütün kodamanlarına böyle birer şehir sunulmuştu: Kalinin, Cerjinsk, vs. vs.
Bu size birşeyler hatırlatıyor mu?
"Kısaltmaları" da çok severdi Bolşevikler: En başta "Sovnarkom"... Saviyetskiy Narodniy Komisariat... Sovyet Halk Komiserliği, yani bildiğiniz bakanlık... "Gosplan"... Gosudarstvienniy Planoviy Komitet... Devlet Planlama Heyeti, tam Güngör Uras'ın dişine göre...
(George Orwell, o eşsiz "1984" romanında bu kısaltma ve yeni bir dil yaratma saplantısıyla ne güzel dalgasını geçer... Muhayyel bir "komünist İngiltere"de "newspeak" geçerlidir. Buna göre, "bad" yoktur, "ungood" vardır. Daha kötü demek için "plusungood", en kötü için "doubleplusungood" kullanılır.)
İsabet oldu, biz de otuzlu yılların Türkiyesi'ni biraz daha yakından tanımış olduk.
O tüzüğü yazdığı sıralarda Recep Peker de İsmet İnönü'yle elele vermiş, TBMM'nin dışında ve üstünde, seçimle değil atamayla gelecek, beğenmediği zaman TBMM'nin kanunlarını iptal edecek bir Yüksek Cumhuriyet Konseyi planlıyordu...
İnönü tarafından faşist İtalya'nın ve Nazi Almanyası'nın yasalarını incelemekle görevlendirilmiş ve iki ahbap çavuş böyle bir teklifle ortaya çıkmışlardı.
Atatürk'ten fırçayı yiyince sustular.
Acaba konseyin adını ne koyacaklardı?
"Yükcumkon" herhalde...
Benim aklıma başka ve daha uygun iki isim geliyor ama birini yazamam, ötekine "turşukur" deyip geçelim.