Mızmız liberallerin akıl hocası Ahmet Altan'a bakıp hizaya gelmeyi reddedince "kalemşor" olduk, zarar yok. Egomuz onlar gibi şişik olmadığı için bu lafı kaldırırız.
Konu, artık iyice kabak tadı veren konulardan biri. Yok, Emek Sineması değil, topçu kışlası.
Çok söylediğimiz gibi, topçu kışlası, daha doğrusu onun görüntüsü, Taksim'e, "Milli Şef döneminde yokedilmiş Osmanlı eserlerinden birini yerine koymak" amacıyla inşa edilecek. Bu bir tepkidir.
Dolmabahçe Sarayı'nın dibine futbol stadı domaltmak da o dönemin vahim yanlışlarından biridir. Evet, hatalar zinciri Menderes döneminde de katlana katlana sürmüş, yalnız Pertevniyal Camii'nin külliyesi değil, örneğin Tophane'de birçok eser de yokedilmiştir.
İktidarı da eleştirdik ama anlaşılan liberalleri kesmemiş: İnönü gezisini kaldırmaya gücü yetmiş ama İnönü stadyumunu kaldırmaya yetmemiştir!
AKM'yi "düzeltmeye" de yetmiyor, The Marmara adı verilmiş sevimsiz Intercontinental otelini kaldırmaya da...
Taksim, gezinilen değil, "bir an önce geçilip gidilen" bir meydandır, bir "trafik düğümü ve dağılım noktası" olarak kalmıştır. Şimdi yayalara bırakılınca ancak gezinti yeri olabilecektir.
Taksim, çirkin bir meydandır. Otelin de hiçbir estetiği yoktur, AKM'nin de, Talimhane'nin kara suratlı apartmanlarının da.
Keşke hepsi yıkılsa ve yeniden yapılsa.
Burada eskiye dönüşün bir anlamı da yoktur, çünkü AKM'nin yerinde Huguenin'in kışlık evi vardı (yazlık köşkü Bostancı'da duruyor), yanında birkaç ev daha, otelin yerinde de, bir uçta Ankara Pazarı olmak üzere bazı suratsız binalar... Talimhane, adı üstünde, topçu kışlası askerlerinin talim sahası, boş bir alandı...
Bugün topçu kışlasının içine yapılacak olan alışveriş merkezine "pis kapitalistler para kazanacaklar" diye itiraz edenler, "park niçin eldeki o hazır ve boş alana yapılmamıştır da, sanki Ankara'nın bozkırını doldurur gibi o araziye apartmanlar dikilmesine izin verilmiştir" sorusunu da bürokrat partisine sormak zorundadırlar.
Parkın bir kanadı, üzeri sarmaşıklı duvarı yıkılıp "sıra dükkânlar" yapılınca kimsenin sesi çıkmamıştı.
"Şehrin ciğeri" diyenler, daha ileride, Harbiye'ye doğru uzanan ve mis gibi bir yeşil alan oluşturan Taksim Bahçesi'nin niçin otele gittiğini, Ermeni mezarlığına niçin lüks apartmanlar inşa edildiğini soruyorlar mı?
İstanbul'u binlerce ve binlerce ağaçla donatan belediyeyi "ağaç kesiyor" diye suçlamak da biraz haksızlık değil mi?
Fakat boş konuşuyoruz. Karar verildi, uygulama başlatıldı. Üç beş "kalemşorun" isteği doğrultusunda da değişmez.
Başbakana gıcığı olanlara bir tek avuntu öneririm: Üzülmeyin, Kılıçdaroğlu iktidara gelirse kendine yeni bir Lütfi Kırdar bulur, kışlayı gene yıkarlar, yeniden park yaparlar, adına da Atatürk Parkı mı derler, Demokrasi Parkı mı, bilmem artık. Milli Şef'in heykelini Maçka'daki evinin önünden alıp asıl tasarlandığı noktaya, Taksim'e getirirler mi, onu da bilmem.
Belki meydanın ortasında yıllarca durmuş o çirkin "süngü heykelini" yeniden yerine dikmeyi de düşünebilirler, yakışır.