Yurt dışından gazeteye yazı göndermenin eziyetini bilen bilir...
İşte onun için bazı çokbilmiş hanımlara "ayol ben Arap sevgili buldum, yazılarımı Arabistan'dan yazacağım, işinize gelirse" dedikleri zaman kapıyı gösteriyorlar!
Çünkü zorlanıyor insan. Yurttan kopuk olunca yazı yazmak güç.
Çünkü yerli kanal televizyon niyetine bazı otellerde yalnızca TRT var, o da hepsinde değil, fiyakalı otellerde ve de yalnızca Türk yaşayan yerlerde, Almanya, Avusturya.
Çünkü gazete niyetine de dandik Avrupa baskılarımız ve bol bol sucuk pastırma reklamı! Türkiye'de hiçkimseyi ilgilendirmeyen Alman taşrası haberleri, Kaiserslautern belediye reisi ne demiş, Moenchengladbach polis müdürü ne yapmış...
"Internet siteleri" var ya, diyeceksiniz.
Hah işte ben de lafı oraya getireceğim.
Gazete başka telden çalar, gazetenin sitesi bambaşka telden.
Bu niçin böyledir bilemiyorum, gazeteyi sanal ortamdan okuyanların "daha bir alt tabakadan" olduklarını mı varsayarlar yöneticiler?
Bir gazetenin sitesine girdiğinizde, hangi yılan hangi ineği yutmuş, hangi kedi hangi timsaha karşı kahramanca nasıl direnmiş, taze sıkılmış kereviz suyu hangi hastalığa iyi geliyormuş, hangi namussuz lokantacı kime at ve eşek eti yedirmiş, hangi tövbekâr fahişe umreye gitmiş, hangi otelin su deposundan ceset çıkmış, hangi kıytırık dizi oyuncusunun manitası gece kulübünden çıkarken nasıl dağılmış, Drogba şiş kebabımızı mı yoksa lahmacunumuzu mu daha çok beğenmiş, Çemişgezek'teki trafik kazasında kaç kişi ölmüş kaç kişi yaralanmış, Müslüm Baba mı yoksa Johann Sebastian Bach mı daha büyük sanatçıymış, Bulgar kâhin Vanga kıyametin ne zaman kopacağını nasıl söylemiş, hangi dümbük koca hoppa karısını Facebook'ta nasıl basmış gibi çok önemli bilgiler elde ediyorsunuz...
Üstelik bir tek haberi bile doğru dürüst okuyabilmek için sekiz ayrı tıklama gerektiğinden, çoğu zaman küfür edip yarıda bırakıyorsunuz... Rus bebekleri gibi içiçe, kat kat, dolambaçlı girilip çıkılıyor haberlere.
Çünkü bu site esnaflığında amaç, okura mümkün olduğu kadar çok "tıklattırmak"... Ona göre reklam alacaklar, reklamverene "bak bize şu kadar kişi tıkladı" diyecekler, tıklayanı bol olasıcalar!
Eh, televizyon sitelerinde de dandik dizilerden başka bir halt olmayınca...
Bir de yazılı ya da görsel basından bağımsız, sırf sitecilik oynayan arkadaşlar var. Bunlar, yazılı ya da görsel basında işi çoktan bitmiş, "biz apayrı bir iş yapıyoruz" diye kendini ve milleti kandıran, ya ona buna bulaşan, ya da kendi adamlarını kayırmaya çalışan zavallılar.
Haberleri de arakçılık üzerine kurulu, ya basından para ödemeden düpedüz iktibas, ya da birbirinden "kes yapıştır" yöntemiyle aşırmaca... Gazete ölmek üzereymiş, istikbal bunlarınmış.
Sonuç olarak, yurt dışında şöyle adam gibi Türk haberi alınamıyor ki yorum yapılsın. Ne yazayım, Le Figaro'ya bakıp da Fransa'nın "at eti" sorununu mu anlatayım, evlenmek isteyen eşcinselleri mi?
Böylece, sitelerin pespayeliğini protesto etmek amacıyla bugün yazı yazmamaya karar verdim. Yani ben bu yazıyı yazmadım, siz de okumadınız.
Neyse ki siz bu sayıyı elinizde tutarken vatan topraklarına ayak basmış olacağım. Faşistlerle itişmeye kaldığımız yerden devam edebiliriz.